Medya bireylerin bilgi, duygu, düşünce, inanç, tutum ve davranışlarını etkileyebilecek çok büyük bir güce sahiptir. Sadece kişilerin değil, aynı zamanda toplumsal grupların, toplumsal örgüt ve kuruluşların, kısacası bütün toplumun ve kültürün, Medyanın biçimlendirici ve belirleyici etkisinden kurtulabilmesi epey zor görünmektedir.
Gelişmiş
ya da gelişmekte olan toplumlarda Medya, ekonomik açıdan büyük ölçüde devlete
ve yüksek bütçeli sermaye gruplarına bağımlıdır. Hal böyle olunca, “Medyanın
kimler tarafından yönetildiği, en azından potansiyel olarak kimler tarafından
kontrol edilebileceği?”sorularını cevaplamak hiç de zor olmayacaktır. Medya herşeyi bir metaya dönüştüren,
alınıp-satılabilecek nesneler haline getiren kapitalist kültürün yani “tek
boyutlu insanların” yaratıldığı bir araçtır.
Medyanın
bir diğer işlevi toplumu homojen bir yapı olarak şekillendirmeye çalışmaktır ve
onu tek bir kitle haline getirmektir. Toplumun kurgulanışı hakim güç tarafından
denetlendiği için topluma kazandırılmaya çalışılan mana ve değerlerde egemen güç tarafından belirlenir.
Herbert Schiller:Medya, Toplumun hakimiyetini elinde bulunduran seçkinlerin, kitleleri kendi amaçları doğrultusunda biçimlendirmesinin vasıtalarından biridir.
Medyanın
en etkili aracı hiç kuşkusuz Televizyonlardır.
Bu mecra yüzünden
iletişimsizlik giderek yaygınlaşır ve derinleşir. İletişimsizlik ve toplumsal
körleşmenin iç içe geçmesi de insanın yabancılaşmasını devreye sokar. İnsanları
devamlı bir girdi bombardımanına tutan televizyon,insana düşünme olanağı
tanımaz ve tüm yaşam alanlarından uzaklaştırdığı gibi politik yaşamdan da
koparır. Politika uzmanların işi olarak görülmeye başlanır ve insanlar sadece
seçimden seçime bu sürece dahil edilir.İnsanlar bu seçim oyununda etkili
oldukları yanılsaması ile diğer seçime kadar politikadan uzaklaşır.
Yalnızca
düşünsel süreçlere etki etmekle kalmaz televizyonlar.İnsanın tüm yaşam
alışkanlıkları üzerinde etkili olur.Okumanın yerini tv seyretme alır, izlemenin
yarattığı bağımlılık sebebiyle uykusuzluk, oburluk gibi çeşitli fiziksel
sorunlar ortaya çıkar ve bu sorunlar insanı düşünmekten, düşlemekten alıkoyar.İnsan
bedeni ve beyni üzerindeki iktidarı kaybettiğinde iktidarın bir oyuncağına
dönüşür.
Televizyonun
insanlara etkileri üzerine Amerika
Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırma sonuçlarını aktaran Sanders’in
belirttiğine göre çocuklar hergün televizyonda çeşitli görüntülere maruz
kalmaktalar ve ışıkla sesten oluşan bu gösteriyle monolog bir halde edilgen
izleyiciler haline gelmektedirler.Bu görüntüler Sanders’e göre: “beyine
acımasızca işliyor”ve çocukların “imgelemi üzerinde silinmez izler
bırakıyor”.Bu gerçek, televizyonun insan bilinci üzerindeki derin etkisini
göstermektedir.
Araştırma sonuçlarına göre;
3-5
yaşları arasında, yani beynin bilişsel ve dilsel gelişiminin en önemli
döneminde, bir çocuk haftada en az 28 saat televizyon izliyor. Bu çocuk 5
yaşına geldiğinde artık toplam 6000 saat televizyon izlemiş oluyor. İlkokul
öğrencileri için ortalama izleme süresi haftada 25 saat, lise öğrencileri
içinse haftada 28 saat. Televizyonun etkilerini düşünecek olursak; 5 yaşına
gelmiş bir çocuk ortalama 6000 saat programlanmıştır diyebiliyoruz ve buda medyanın
toplum mühendisliği içerisindeki rolünü gözler önüne seriyor.
*Barış Çoban-Televizyon ve Tektipleşme çalışmasından derlemedir.
Necip HAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder