21 Eylül 2013 Cumartesi

MEDYANIN TOPLUMSAL YAPI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

ÖZET

Medya her geçen gün artan değeriyle toplumların kaderinde önemli rol oynamaktadır. Medya insanlar farkına varmaksızın kültürleri ve insanların düşünce yapılarını değiştirmektedir. Çalışmada medyanın toplumsal yapıyı etkilemesi üzerine bir sosyolojik irdeleme yapıldı. Medyanın şiddet ve siyasal yapılar üzerine etkileri araştırıldı.   


Anahtar Sözcükler: Sosyal Medya, İktidar Mücadelesi, Arap Baharı, Şiddet, Medya Elitleri

1.GİRİŞ
   
Kitle iletişim araçları, kitleleri eğlendirmek ve onların hoşça vakit geçirmelerini sağlamanın dışında, çok daha farklı ve önemli işlevler icra ederler. Öyle ki, yaşanan teknolojik gelişmelerin kitle iletişim sektörüne de yansımasıyla medya toplumdaki en etkin güç merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bu gelişmelere paralel olarak medya yöneticileri, editörler ve etkin köşe yazarlarını da içine alan medya elitleri de, toplumsal yapı içinde en önemli güç odaklarından biri haline dönüşmüştür (Astiz, 1969; Akt: Arslan, 2003).
Medya günümüzde daha da ileri giderek, bireylere ve toplumsal gruplara iktidar,
servet ve prestij edinmenin en etkin ve en ideal silahlarını sunabilecek kadar güçlü bir
konuma ulaşmıştır. Bütün bu gelişmelere paralel olarak, çağdaş dünyada medyayı
kontrolünde bulunduran gruplar ve medya elitleri, toplumun en etkili ve en güçlü
kesimlerinden biri haline dönüşmüştür. (Astiz, 1969; Akt: Arslan, 2005). Medya elitleri olarak adlandırdığımız elit grubu, medya kuruluşlarının yöneticilerinden, editörlerinden, etkili köşe yazarlarından ve raportörlerden oluşur (Arslan, 2001).
Özellikle siyasi partiler ve siyasi elitler açısından basın- yayın kuruluşları hayati bir
önem taşır (Arslan, 2004; 2004-a). Siyaset dünyası ve siyaset seçkinleri (Arslan, 2004-b;
2004-c) halka ulaşabilmek, seslerini seçmenlerine duyurabilmek için medyanın gücüne
muhtaçtırlar. Başka bir anlatımla siyasi kurumlar ve politikacılar, politika arenasında daha güçlü, siyaset sahnesinde daha etkili olabilmek için her zaman, güçlü bir medya desteğine ihtiyaç duyar.

2.MEDYANIN TOPLUMSAL GÜCÜ

Medyanın toplumsal gücü konusunda, bir birleriyle taban tabana zıt 2 temel görüş vardır:
1. Medya “edilgen bir iletici” (passive transmitters)’dir: İletilerin yayılmasında pasif bir konumdadır.
2. Medya iletişim olayında “etkin bir katılımcı” (active interveners)’dır: Mesajların şekillendirilmesinde aktif roller oynar.
Birinci görüşün takipçilerine göre medya, gerçekleri olduğu haliyle yansıtan bir ayna gibidir. Bu düşünürlere göre medya, mevcut durumu nesnel ve tarafsız bir şekilde ortaya koyar. Bunu da büyük ölçüde, her türlü ön yargıdan ve baskıdan uzak şekilde gerçekleştirir (Barrett & Braham, 1995: 70 Akt: Arslan, 2003).

Öte yandan, Marksist yaklaşım ise medya konusunu çok daha farklı bir perspektiften ele alınır. Çoğulcu (plüralist) düşünürlerin görüşlerinin karşıtı bir yaklaşımla, medyanın nesnel gerçekliği çarpıtıp tahrif ettiğini belirtirler. Marksist geleneğin takipçisi düşünürlere göre medyanın, ön yargıdan ve baskıdan kurtulması olanaksızdır. Çünkü toplumdaki bir takım güç odakları, ki biz bu güç odaklarını “elitler” olarak adlandırmıştık, bir çok toplumsal konuda olduğu gibi medya üzerinde de etkin bir güce sahiptirler.

3. MEDYA ÜZERİNE SOSYOLOJİK BAKIŞ
İnsanların medyayı kullanma sebeplerini sosyolojik açıdan incelerken Ali Arslan’dan yararlanacağız (Arslan, 2005) :

1.    Görünürlük (Visibility): Bir çok kişi kurum ve grup için halkın karşısına çıkmak, halka görünmek, eski tabirle “arzı endam edebilmek” hayati önem taşır. Bunlar ancak varlıklarını geniş halk kitlelerine duyurabildikleri ölçüde etkili olabilirler; kendilerine taraftar toplayıp varlıklarını sürdürebilirler. Bunu yapabilmek içinde medyaya muhtaçtırlar. Medya, böylesi kişi kurum ve gruplara, çok geniş dinleyici ve izleyici kitlelerine en etkili ve en kestirme yoldan ulaşabilme olanaklarını sunar. Bu olanaklar özellikle politikacılar, siyasi partiler ve baskı grupları açısından çok büyük bir önem taşır.

2.    Bilgilendirme (İstihbarat - Information): Medya çevresi açısından aynı zamanda
çok önemli bir bilgi ve haber kaynağı olma konumuna da sahiptir. Bu durum, özellikle de baskı grupları için çok büyük bir önem taşır. Davies’in de belirttiği gibi (1985: 181), ister
görsel, ister işitsel, isterse yazılı olsun bütün araçları ile medya böylesi kişi, grup ve
kuruluşlar için zengin bir data hazinesi gibidir. Onlar ilgi ve ihtiyaçlarına cevap verecek, işlerine yarayacak hikaye, görüş, mektup, fotoğraf, haber, ... gibi bir çok veriye bu kaynaktan ulaşabilirler.

3.    Kamuoyu-Ortam Oluşturma (Climate): Baskı grupları, toplumda kendi
görüşlerine uygun atmosfer oluşturmak, toplumsal ortamı kendi görüşlerine paralel
doğrultuda değiştirebilmek için medyaya ihtiyaç duyarlar. Böylesi kişi ya da gruplar için, bu türden toplumsal atmosfer ve kamuoyu gözünde olumlu izlenim (pozitif imaj) oluşturmak, popülerliklerini arttırmak, halkın sempatisini kazanmak büyük bir gereksinimdir.
Oluşturabildikleri kamuoyu gücü sayesinde, ya da arkalarına kamuoyunun desteğini
alabildikleri ölçüde varlıklarını sürdürebilirler.

4.    Tepki-Karşı Tepki Verebilme (Reactive response): Söz konusu kişi, grup ya da
kurumlar bazı durumlarda, örneğin kendileri ile ilgili veya kendi ilgi ve faaliyet alanlarına
giren konularda bir haber ya da bilgi yayınlandığında, acilen tepki vermek gibi bir
zorunlulukla karşı karşıya kalabilirler. Böylesi durumlarda, medya ile iyi ilişkilere sahip
bulunmak onlar için paha biçilmez bir kıymet taşır,

5.    Etkileme (Influence): Medya, aynı zamanda karar verme süreci üzerinde oldukça
önemli bir etkileme gücüne sahiptir. Karar vericiler ve hükümet üzerinde baskı oluşturma ve
onları etkileme gücü sayesinde, alınan kararlar üzerinde dolaylı ya da doğrudan önemli roller
oynar.

6.    İçerik (Content): Çeşitli gruplar lobi faaliyetleri ile medya üzerinde doğrudan bir
baskı oluşturarak, medya çıktılarının (iletilerin) içeriğini etkilemeye çalışabilirler. Grant’ın da
vurguladığı gibi (1995: 89), medya aracılığıyla tanıtım ve propaganda yapabilmek, bu tür
grup ya da kurumlar için, hedefledikleri amaçlara ulaşabilmelerinde çok büyük önem taşır.
Toplumsal ve siyasi eylemlerinde ulaşacakları başarı, büyük ölçüde bu tür çabalarındaki
başarılarına bağlıdır. (Grant, 1995: 84-88)

4. MEDYANIN SİYASİ ETKİLERİ

Medya günümüz siyasetindeki rolünü her gün artırmaktadır. Sosyal medya kullanılarak örgütlenen hareketler Arap Baharı’nı ortaya çıkarmıştır. Günümüzde, iktidar mücadelesinde (Arslan, 2004-c) ve seçim yarışında başarılı olabilmek için, medyanın gücünden yararlanmak neredeyse olmazsa olmaz bir zorunluluk gibidir.
Sosyal Medyanın Arap Baharı üzerindeki etkilerini görmek için Ezgi Eldoğan’dan yararlanacağız (Eldoğan, 2012):
Tunus’ta Muhammed Bouazizi’nin zabıtanın müdahalesinden sonra valilik önünde kendini yakması ile başlayan ve internette “Polise yasemin verelim” sloganı ile yayılan protestolara verilen ilk isim Arap Baharı değildir. Zeynel Bin Abidin’i iktidarından eden bu sürece Tunus’ta “Yasemin Devrimi” adı verilmiştir.
Tunuslular, Facebook ve Twitter başta olmak üzere sosyal paylaşım sitelerinde ve çeşitli bloglarda “Polise yasemin verelim” sloganıyla yola çıkarak, çiçekli bir devrim harekâtına girişmişlerdir. Ülkelerinin sembolü olan “yasemin çiçekleriyle” özdeşleştirdikleri başkaldırılarını, 27 günlük sokak eylemleriyle birlikte 23 yıldır iktidarda bulunan Devlet Başkanı Zeynel Bin Abidin Ali’yi devirerek Suudi Arabistan’a kaçmak zorunda bırakmışlardır. (Polat, 2011) Daha sonrasında Tunus’ta başlayan bu isyanlar ön ayak olmuş ve bir ay sonra Cezayir’e sıçrayan ve sonrasında domino taşı etkisiyle yayılan isyanlar başlamıştır. Bu isyanların genel adı Arap Baharı olmuştur. Başkaldırılar da sosyal medyanın önemi bu slogan ile başlamıştır ve demokratikleşme sürecinde etkisini iyiden iyiye olumlu veya olumsuz bir şekilde göstermiştir.
Tunus’ta otoriteye karşı ortaya çıkan başkaldırı başladıktan sonra sosyal medya devreye girerek insanların tepkilerini aktarma ve organize olmalarına ön ayak olma noktasına getirmesi durumu söz konusu olmuştur. Bu neden ile sosyal medya araçları açısından Tunus’a çok bir etkisi olmamıştır. Çünkü Arap Baharı’ndan önce Tunus’ta sosyal medyanın kullanımı yasaklanması ya da kısıtlanması durumu vardı. Oysaki, Mısır’da Arap Baharı öncelerinden sosyal medya aracılığı ile isyan bayrakları çekilmiştir.
Arap Baharı süresince sosyal medyanın en etkili olduğu yer Mısır olmuştur. 2008 yılında yapılan istatistiklere göre Mısır’da üç yüz bin blog vardır ve bunlardan on bin tanesi de siyasi içeriklidir. Bu nedenle burada gerçekleşen eylemlerin alt yapısı daha sağlamdır. Sosyal medyanın kullanımına en iyi örnek 6 Nisan Hareketi’dir.[1] Halkı seferber eden grup bunu blog kullanımı ile sağlamıştır. İsyan sonrasında blog yazarlarından birinin yaptığı röportajda; “çağrılarından sonra olayların büyük neticelere varacağını kendilerinin bile düşünmediğini” söylemesi sosyal medyanın aracı görevini açık bir şekilde göstermiştir.

[1] 2010-2011 Yasemin Devrimi'nin öncülüğünde, 25 Ocak 2011'den beri Mısır'da devam eden, halkı mevcut yönetime karşı seferber olmaya çağıran sokak gösterileri, protestolar ve sivil itaatsizliklerin bütünüdür. Gösteriler ve isyanların polis şiddeti, olağanüstü hâl, işsizlik, asgari ücretleri azaltma isteği, barınma eksikliği, yiyecek sıkıntısı, yolsuzluklar, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve kötü hayat koşulları üzerine başladığı rapor edildi.


Medya kuruluşlarının Arap Baharı’nda etkisi olmadığını söylemek yanlış olur. Bu bakımdan Katar merkezli bir haber kanalı olan El-Cezire’nin isyanlar sırasındaki tutumuna ele almak gerekir. Arap Baharı süresinde El-Cezire’nin ülkeler içindeki isyanları –yanlı veya yansız- şekilde iletmesi sosyal medyanın küresel ortamdaki yayılmacılığını çok net bir şekilde ortaya koymuştur. İstanbul'da düzenlenen Türk-Arap medya zirvesinde konuşan Mısırlı gazeteci Ahmad Al Sheikh, "El Cezire olmasaydı Arap Baharı 15 yıl gecikirdi." demesi; medyaya yüklenen “devrimci” profili göstermektedir.

Arap baharı cereyan etmeden önce Mısır’da, iktidarın ve baştaki idarecilerin onay vermedikleri uygulamalarını sosyal medya araçlarını kullanarak tartışmaya başladıkları anlaşılmaktadır. Örneğin; emniyet kuvvetlerinin evlere biraz da zorlama baskınlar düzenleyebilmesi, şüphelenilmenin dahi gözaltına alınmak için yeterli olması, gözaltında iken işkencelerin yani temel hak ve özgürlüklere zarar getirecek uygulamaların gerçekleşmesi, bu ortamlarda paylaşılmış ve tartışılmıştır. Hatta bazı işkence görüntüleri Youtube’a da yüklenmiştir. Mısır’daki bir başka blog yazarı şöyle söylemektedir: “Muhalif blog yazılarımdan sonra işsiz bırakıldım. Bunun üzerine evimdeki her şeyi sattım ancak bir tek şeyi satmam; bilgisayarımı.” Bir başka muhalif blog yazarı;”Yazılarımdan dolayı gözaltına alındım, iki gün süren işkence gördüm, bana neden Gazze’ye gittiğim, Müslüman Kardeşler ya da Hamas’ın üyesi ya da sempatizanı olup olmadığım soruldu.” demektedir. Anlaşılan odur ki; Mısır’da blog yazarları Arap Baharı’ndan önce çoktan rejimin altını oymaya başlamışlardı. Dolayısıyla Arap Baharı’nın fikri zemininin hazırlanmasında Mısır’da sosyal medyanın etkisi fazla olmuştur denebilir.(Tekek, 2011) Bu anlamda bölgede yaşananların öncesi ve sonrası için en güncel sosyal medya kullanım istatistikleri için verilere bakmak gerekmektedir. Söz gelimi Mısır’da son altı ay içerisinde Facebook kullanıcı sayısı 5.5 milyondan 8.5 milyon civarına ulaşmıştır.

Libya’da ise, tam tersi bir durumdan söz etmek mümkündür. Sosyal medyanın buradaki etkinliği var olamadan önlenmiştir. Libya hakkında söylenebilecek tek etkinin lider Kaddafi’nin linç ediliş görüntülerinin çekimi ve bütün dünyaya yayılmasıdır. Libya’da olayların yoğun yaşandığı 2011’in ilk aylarında 600.000 yeni kullanıcısı olan Twitter’ın, son bir kaç ay içerisinde bu rakam 100 000’in altına düşebilmiştir.

Bahreyn’de, 2011’de meydana gelen ve Sünni iktidarı Şii çoğunlukla karşı karşıya getiren ayaklanmaların nedeni baskılar ve ayrımcılıktır. Uluslararası arenada Suriye ile aynı anda cereyan eden isyanlar nedeni ile buradaki var olan mevcut durum pek konu olmamış ve de sosyal medya burada etkisini gösterememiştir.

Arap Baharı’nda sosyal medyanın kısıtlı kullanılabildiği yer Suriye olmuştur. İktidarın inatçı tutumu ile birlikte cep telefonu ile kayda geçmiş birkaç görüntü haricinde sosyal medyanın varlığından söz etmek pek mümkün değildir. Çekilen görüntüler de belirsiz cadde ve sokaklarda Suriye ordusunun ve güvenlik güçlerinin, muhalifler ile olan çatışmaları ve uygulanan kötü muameleleri gösterebilmiştir. Suriye yönetimi sosyal medyayı sadece propaganda yapmak için kullanmaktadır. Bunun en güzel örneği Suriye Güvenlik Güçleri’nden bazı şahısların ölüm görüntülerini izletmesidir.

      Yine aynı şekilde, medya bireylerin siyasi tutum ve davranışlarını, özellikle de oy verirken siyasi tercihlerini çok ciddi boyutlarda etkileyebilecek bir güce sahiptir. Bu konuda önemli araştırmalara imza atmış bir araştırmacı olan Rivers (1982; Akt: Arslan, 2004-d), Amerikan medyasını “ikinci hükümet” (second government) olarak nitelendirir. Haber medyası, yalnızca bireylerin siyasi yönelimlerini etkilemekle kalmaz aynı zamanda, siyasi karar verme mekanizması, siyasi liderler ve hükümet üzerinde de çok etkin bir baskı gücü oluşturur. Rivers’ın da vurguladığı (1982, 213: Arslan 2004-d) gibi, hükümet politikaları şekillendirilirken, diğer bazı toplumsal güçler gibi medya da, yönlendirici ve şekillendirici bir güç olarak önemli roller oynar. Ülkemizde 1980’li ve 1990’lı yıllarda yaşanan siyasi ve toplumsal olaylar hatırlandığında bu konu çok daha anlaşılır bir hal alacaktır.


5.MEDYANIN ŞİDDET OLGUSU ÜZERİNE ETKİLERİ

Teknolojik gelişme ve değişmeye paralel olarak kitle iletişim araçları da o nispette birey üzerinde etkisini artırdı. İnternet ve çevrimiçi teknolojiler günümüz dünyasının en popüler iletişim araçları olarak günlük yaşamın vazgeçilmezleri arasında yerini aldı. Kitle iletişim araçları dediğimiz karmaşık yapı içinde hiç şüphesiz en önemli yeri medya dolduruyor. Bugün bireyi neredeyse yediden yetmişe en çok etki altına alan internet, televizyon, sinema, gazete ve cep telefonu gibi iletişim araçlarıdır. Bu araç ve gereçler ne ölçüde doğru, zamanında ve yerinde kullanılıyorsa bireyin beden ve ruh sağlığına faydalı, aksi durumda ise o nispette zararlı olmaktadır. Medyada artan şiddet içerikli haber, reklam ve filmler çocuklar ve gençlerdeki saldırgan davranışları artırmaktadır. Medya, çocukların yaşantısında örgün eğitimden daha fazla etkili olmaktadır. Mama reklamları, anne sütü alma oranlarını düşürmekte, reklamlarda çocukların kullanılması tüm ailede psiko -sosyal sorunlara yol açabilmektedir. Teknolojinin gelişmesi ile kitle iletişim araçları hayatımızın hemen her alanına girmiş, özellikle genç nüfus üzerinde düşünce ve davranışlara yön veren en etkili araç haline gelmiştir. Son yıllarda yapılan araştırmalar, nüfusun yarıdan fazlasını oluşturan 18 yaş altı çocukların ve gençlerin gelişmelerden olumsuz etkilendiğini göstermektedir. Yapılan 3 bin 500′den fazla bilimsel araştırmada medyadaki şiddet ile saldırgan davranışlar arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Şiddet konusunu medya abartıyor. Toplumun genelinde şiddet ne kadarsa okullarda da o kadar şiddet var. Eğitimcilerin en çok şikâyet ettiği konulardan biri de televizyonlarda yayınlanan şiddet içerikli mafya dizileri. Mafya dizileri şiddeti özendiriyor ve zımnen teşvik ediyor. 3 bin 500 denek üzerinde yapılan bir araştırma çocukların yüzde 15′inin çeşitli suçlara bulaştığını gösteriyor. (Doğan, 2011)


KAYNAKÇA
ASTIZ, C.A. (1969), “Pressure Groups and Power Elites in Peruvian Politics”, London: Cornell
    UP.

ARSLAN, A. (2001), “Türk Medya Elitleri: Bir Durum Tespiti”, Sosyoloji Araştırmaları
    Dergisi, S: 8, Kış 2001, SS.: 135-164.

ARSLAN, A. (2003)  “Medyanın Toplumsal Gücü“,  Tokat,     
    http://ilef.ankara.edu.tr/id/yazi.php?yad=2356 (E.T: 10.03.2013)

ARSLAN, A. (2004), “Türkiye’de Medya Sektörünün ve Medya Çalışanlarının
Sorunları”, “İş-Güç” Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, cilt: 6, Sayı: 1, 2004,
    http://www.isguc.org/arc view.php?ex=187,


ARSLAN, A. (2004-a), “Medya-Politika İlişkisi Üzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme”,
    Uluslararası    İnsan    Bilimleri    Dergisi,
    http://insanbilimleri.com/makaleler/siyaset bilimi/Medya Politika Iliskisi.htm

ARSLAN, A. (2004-b), “Turkish Political Elites (Türk Siyasi Elitleri)”, International
    Journal of Human Sciences, Political Science,
    http://www.insanbilimleri.com/en,


ARSLAN, A. (2004-c), “Türk İktidar Seçkinleri”, Kırgızistan Kommersiyalık
    Enstitüsü, Akademik Bakış, Türk Dünyası Celalabad İşletme Fakültesi Sosyal Bilimler
    Dergisi, Sayı: 3, SS.: 1-9,
    http://www.tdcif.org/a view.php?pg=arc view&ex=13

ARSLAN, A. (2004- d), “Medya – Politika İilişkisi Üzerine Sosyolojik Bir
    Değerlendirme”, Uluslararası İnsan Bilimleri  Dergisi,   Tokat,
    http://insanbilimleri.com/makaleler/siyaset bilimi/Medya Politika Iliskisi.html

ARSLAN, A (2005) “Türkiye’de Medya- Toplum İlişkisi ve Medyanın
    Profesyonellik Etiği Üzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme” , Uluslararası Hakemli    
    Sosyal Bilimler E-Dergisi, S:5

BARRETT & Braham (1995), Media, Knowledge and Power, London: Routledge.

DAVIES, M. (1985), Politics of Pressure, London: BBC Publications.

DOĞAN, S (2011), “Medyanın Şiddetle İmtihanı”
    http://www.myfikirler.com/medyanin-siddetle-imtihani.html E.T: 10.03.2013

ELDOĞAN, E. (2012), “Sosyal Medyanın Arap Baharı Üzerindeki Etkisi”     http://www.turksam.org/gencbakis/a2780.html E.T : 10.03.2013

POLAT, E. (2011) “Tunus`un İkinci Yasemin Devriminin Düşündürdükleri“                                                                                   
    http://www.tasep.org/default.asp?s=yd&id=114#.UB2K7k0aPD8  E.T: 10.03.2013

RİVERS, W.L. (1982), The Other Government: Power and the Washington Media, New York:
Universe Books.

TEKEK, M (2011) “Sosyal Medya ve Arap Baharı”, Genç Orsam, Ankara
http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=2964 E.T: 10.03.2013

1 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil