31 Ekim 2013 Perşembe

Medya ve Özel Kanalların Türk Toplumsal Yapısına Etkileri



Özet
            Medya, toplumu bilgilenmesini, gelişmelerden haberdar olmasını, haberleşmesini, iletişim kurmayı sağlayan, toplumun sosyalleşmesinde rol oynayan kitle iletişim araçlarının hepsini kapsamaktadır. Teknolojinin gelişmesi sonucu Dünya küçülerek tek bir coğrafya haline gelmiş, coğrafi mesafelerin bir önemi kalmamıştır. Bu gelişmeler sonucu kar ve rekabet mantığıyla hareket eden ve kimlik kültür kaygısı olmayan yeni medya düzeni ortaya çıkmış, özel kanallar kurularak ekranlarda hâkim hale gelmişlerdir. Medya ve özel kanalların toplumda şiddetin artmasına, kültürel yozlaşmalara, iletişim kopukluklarına, toplum içinde aile ve kadının yerinde değişmelere neden olmaktadır. 

A.TOPLUMSAL YAPI KAVRAMI

Büyüklüğü, uygarlık seviyesi, ekonomik faaliyetleri, dili, dini ve uyduğu kurallar farklı veya aynı olsa da, ortak bir yaşayış biçimine sahip her insan topluluğu birtoplum meydana getirir. Toplum bir araya gelen insanların basit bir toplamıdeğil, işlevsel açıdan farklılaşmış kişiler arasında aynı veya benzer eylemlerin yer aldığı bir örgüt biçimidir (Sungur, 2012: 3).

Toplumsal yapı ise toplumların kültürel, etnik yapısını; toplumsal olayları, gelişmeleri; toplumdaki ilişkileri, grup ve kurumları ortaya koyan bir kavramdır(Sungur, 2012: 4). Toplumsal yapının unsurları: kültür, statü, roller, sınıf, gruplar, ilişkiler ağı, toplumsal kurumlardır.


A.1Türk Toplumsal Yapısı


A.1.1Günümüz Türkiye’sinde Toplumsal Yapısı

Toplumsal yapıya genel olarak bakacak olursak toplumsal yapının unsurları üzerinde değerlendirme yapmak gerekir.

Kültür unsuru

Yaşadığımız coğrafya tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Tarih boyunca 16 tane Türk devleti kurulmuş ve Türk milleti birçok milletle ilişkiler kurmuştur. Böyle bir çoğunluk sonucunda günümüz Türkiye’sinin kültüründe birçok milletin ve uygarlığın izine rastlamak mümkündür. Dilimizde ki Arapça ve Farsça kökenli kelimeler bu durumun bir kanıtıdır (Sungur, 2012: 28-37).

Aile unsuru

Türkiye de iki temel aile yapısı vardır: Çekirdek aile ve geleneksel geniş aile(Batmaz ve Aksoy, 1995: 49). Kentleşmenin ve modernleşmenin de etkisiyle çekirdek aileyi kentlerde sıklıkla görmekteyiz. Günümüzde çekirdek aile oranı %80 civarındadır. Bunun yanında köyden kente göçün etkisiyle gecekondu ailesi de ortaya çıkmıştır. Türkiye’de aileyi belirleyen ana unsur ekonomik değerlerdir. %60 hizmet sektöründe geçimini sağlamaktadır. Tarımdan geçimini sağlayanlar ise 1980 yılına göre düşü yaşamış hizmet ve sanayi sektöründe çalışanların sayısı artmıştır (Sungur, 2012: 66-68).

Eğitim unsuru

Türkiye’de eğitim sınav odaklıdır. İlköğretim 8. Sınıf ile başlayan sınav maratonu meslek sahibi olana kadar devam etmektedir. Bu durum dershaneleri eğitim sürecinde önemli bir etken durumuna getirir.  Üniversiteye gidenlerin %60’ı meslek sahibi olmak için okumaktadır(Sungur, 2012: 93-97). Bu sene 4+4+4 eğitim sistemine geçilmekle birlikte bu sistemin açıkları giderilmeye çalışılmaktadır. Bununla birlikte günümüzde dershanelerin kaldırılması da tartışılmaktadır.

            Din unsuru

Türkiye’de laiklik devlet yönetiminde belirlenmiştir. Ancak din hizmetleri kamu hizmeti gibi yapılmaktadır. Türkiye’de çeşitli dinlere mensup insanlar bulunmakla birlikte çoğunluk Müslümandır. İslam dinine ait düzenlemeler Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülürken Hristiyanlık ve Musevilik gibi diğer dinler de Lozan Hükümlerine göre sürdürmektedir (Sungur, 2012: 157-161).

B.MEDYA

Yazı, ses ya da görüntü aracılığıyla, bireylerin ve toplumun haberleşmesini, bilgilenmesini, iletişim kurmasını sağlayan, geniş ölçekte bilgi dağıtımı yapan, geniş bir kitleyi hedef alanyazılı ve elektronik basın yayın araçlarının tümüdür (Bahar, 2012: 68, Kara, 2011: 3). Medya yaygın olarak gazete, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarının tümünü kapsayan bir ifade aracıdır. Medya, toplumun kendisini kendisine gösteren bir tablodur. Genellikle bu tabloda ki resimde insanların ne görmek istediklerine yer verilirken gerçekler değiştirilerek, cezalandırılmak istenen cezalandırılarak, ödüllendirilmek istenen de iyi şekilde gösterilerek topluma sunulur. Medya, günümüzde toplumsaldeğişmenin de başlıca araçlarından biridir (Kara, 2011:4-6).


B.1Yeni Medya Düzeni

            Gelişen ve küreselleşen dünyamızda medya da yerel boyutların üstüne çıkılarak ulus aşırı hale gelmiştir. Bunun temelinde yatan sebepler ise küresel ağlar, uluslararası bilgi paylaşımı ortamının gelişmesi(Morley & Robins, 1997:18), gelişen teknoloji, fiber kablo sistemlerinin genişlemesi, artan uydu sayısı, medya üzerinde ki psikolojik savaştır. Ulaşım ve iletişim araçlarının gelişmesi ile zaman-mekân kavramlarında değişiklikler olmuş coğrafi mesafenin rolü yok denecek kadar azalmıştır (Morley & Robins, 1997: 172). Günümüzde bu sayede dünyanın başka yerinde ki bir gelişmeden anında haberdar olunabilmekte, sosyal ağlar sayesinde anında paylaşımlar yapılıp an be an takip edilebilmektedir. Dünyanın bir yerinde çıkan müzik aynı gün dünyanın her yerinde popüler olarak dinlenmeye başlamakta ve kısa bir süre içerisinde izlenme rekorları kırmaktadır. Bu durum yeni dünyanın “küresel bir köy” ifadesine uyduğunu göstermektedir(Morley & Robins, 1997: 173). Bu kadar küçülen dünyamızda medyanın da her yere ulaşması çok küçük zamanlar almaktadır. İnsanları dolayısıyla toplumları etkilemekte yön vermektedir.

B.1.1 Ulusal Medyadan Küresel Medyaya

            Küresel medyadan önce etkin olan ulusal medya anlayışında “kamu yararı” ilkesi vardı. Yayınlar ulusal ve kamusal değerlere paralel olurken, ulusun siyasi hayatına da katkıda bulunmalıydı. Bu nedenlerden dolayı radyo ve televizyon farklı düşünce, etnik yapıdaki insanları bir kamusal yaşam biçimi içerisinde birleştirmede başrol oynamıştır (Morley & Robins, 1997: 28-29).

            Küresel medyanın gelişmesiyle bu durum tersine dönmüş, kamu hizmeti, siyasi hayata katkı, ulusal kültür ve kimlik endişesi yeni medya piyasasının gelişiminin önünde engeller olarak algılanmıştır (Morley & Robins, 1997: 28-29). Kar ve rekabet mantığıyla hareket eden yeni medya, tüketici taleplerine cevap vermeyi ön planda tutmaktadır(Morley & Robins, 1997: 30).

Küreselleşen medya ile görsel ve işitsel üretim yurtsuzlaşmış, bununla birlikte yeni sanayi ve iş kolları ortaya çıkıp, yeni dünya pazarları kurulmuştur (Morley & Robins, 1997: 18).


B.1.2Yeni Medya Düzeninde Özel Kanallar ve Televizyon Yayınları

 Televizyon yayınları gerek diziler, filmler gerekse eğlence, bilgilenme açısından kamu hayatındaki yerimizi belirlemekte, zamanımızı planlamakta, siyasi ekonomik faaliyetlere yön vermektedir (Morley & Robins, 1997: 102). Ayrıca medyada özel kanalların yayınları ve tutumları ekonomi ve piyasalarda etkiler yaratırken (Morley & Robins, 1997: 18), kitlelerin düşünceleri üzerinde etki yapmakta, bir olayın farklı şekilde anlaşılması, farklı fikirleri dayatmakta, topluma farklı yönler verebilmede etkili olmaktadır.

Televizyon programlarının içeriklerinin ne olduğunun önemi kadar seyirciye nasıl sunulduğu da önemlidir. Örneğin,haberleri dünyanın birçok yerinde birçok insan eş saatlerle takip etmektedirler. Kanalın tutumu nasıl ise halkla yaptığı röportajlarda seçilerek haberlerde bu tutum etrafında sunulmaktadır (Morley &Robins, 1997: 101). Haberlerin eksik veya fazla sunulmasında da yine özel kanalın oluşturmak istediği tutum etkilidir.

Anında yayın akışının etkilediği diğer bir nokta ise; ulusları etkileyen olayların tarihsel perspektifini ortadan kaldırarak, “gerçek” olanı bir kurgu içerisinde kanalın kendi çıkarları veya kendi ülkesinin çıkarları doğrultusunda seyirciye aktarmasıdır (Morley & Robins, 1997: 296-298).

Medya seyirciye anlamları ambalajlanmış şekilde sunar. Seyircinin yaptığı ise tuşa basıp televizyonu açtıktan sonra zihinsel âleme doğru yol almaktadır. Bu sihirli ortamda önceden hazırlanmış anlam ve manalara farkında olmadan ve hiç rahatsızlık duymadan maruz kalır (Güneş, 1996: 103).

Medya tarafından yayınlanan her bir program, yayınlayan kanalın teknolojisinden, toplum içindeki imajından, bakış açısından etkilenir ve bunlarla biçimlenir (Güneş, 1996: 52). Televizyon programları ile birlikte farklı ekonomik, dini, etnik yapıdaki bir toplum, kültürel kodlarla bu farklılıkları aşarak ortak bir toplum haline getirebileceği gibi, toplumda taraflar çıkararak anarşinin artmasına da sebep olabilir. Bütün bu durumlar yayınlara yüklenen anlamlar ve kültürel kodlara bağlıdır. Çünkü seyirci anlamları ve kodları hazır şekilde elde eder (Güneş, 1996: 104-107). Dallas dizisi hakkında yapılan araştırmaya bakarsak: 1980li yıllarda bütün dünyada popüler olan televizyon dizisi Dallas’ın, 80’li yılların ortalarına gelindiğinde dünya kültür çeşitliliğine karşı artan bir tehdit göstergesi olduğu tartışılmaktadır. Ancak farklı ülkelerde yapılan araştırmaların sonucu ülkeler arsında yorumlamada farklılıklar olduğunu görülmüştür. Bu sonuç medya izleyicisinin seyrettiğini yorumlamada ki özgürlüğünü göstermektedir. Bunula birlikte bu tip programlar bir yorumu diğerine tercih etmeyi sağlayacak şekilde tasarlanmış ve hazırlanmıştır (Morley & Robins, 1997: 174). Ne kadar yorumlandığını düşünse de, aslında seçeneklerden birini seçmektedir (Güneş, 1996: 104-107). Bu yorumlar ve seçenekler de kısıtlı veya zorunludur. Kısacası televizyon seyirciye ne yapması gerektiğini söyler ve seyircinin yorumlama özgürlüğü belli çerçevelerle sınırlı bırakılmaktadır.


B.1.3Yeni Medya Düzeninde Reklamlar

            Reklamlar Medyanın önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Reklamlarda yeni medya düzeniyle birlikte “Küresel düşün, Yerel hareket et” düşüncesinin yerini “yerel düşün, yerel hareket et” biçimine dönüşen yeni bir pazarlama stratejisi almıştır. Fritolays cipsi yiyen Türk Köylüleri, Ramazan’da Cocacola içen Türk insanı olan reklamlar buna örnektir.
            Bunun yanında küresel temalı reklamları olan Türk Ürünleri de Türkiye pazarında yer bulmaktadır. Türk kolası içen Amerikalı, çubuğu bırakıp kaşıkla pirinç yiyen Çinli, Karadeniz çayı içen İngiliz bu reklamlara örnektir (Akça, 2007: 100-101).

B.1.4Yeni Medya Düzeninde Kültür

Medya ve kültür sürekli birbiriyle etkileşim içerisindedir, biri diğeri üzerinde nasıl hareket edileceğine yol gösterir, diğerini tanımlar, diğerinin içinde yer alır (Güneş, 1996: 128). Değişme toplumların vazgeçilmez olgusudur. Radyo ve TV yayınları toplumların değişmesinde önde gelen etkenlerdendir(Çavdarcı, 2002: 30).

Yeni medya düzeni kar ve rekabet mantığıyla hareket ettiği için kimlik kaybı, kültürel farklılıkların korunması gibi bir endişesi yoktur (Morley & Robins, 1997: 39). Yeni medya düzeni ulus-devletin yeteneklerini aşarken, ulusun değerlerini öldürmekle birlikte, ahlaki ve toplumsal gerçekleri yok etmektedir. Ekonomik, kültürel üretim ve tüketim giderek küreselleşirken, ulusal egemenliğin ve kimliğin sürdürülmesi de bu oranda zorlaştırılmaktadır (Morley & Robins, 1997: 56-57). Bunun karşısında duran “yerel” ise medyanın yerel ve bölgesel kültürlere katkı sağlamasını savunmaktadır. Bunlara karşı bir tehdit olmaması gerekir (Morley & Robins, 1997: 39).

 Önceleri kültürlerin belli bir sınırları vardı. Kültür aktarımları göçler, ticaret, savaş yollarıyla gerçekleşiyor, böylece kültürlerde zenginleşmeler de oluyordu (Morley & Robins, 1997: 177-178).Televizyon uydu yayınları zaman-mekân kavramlarıyla ölçülemeyecek kadar uzak mesafelere aynı anda ulaşabilmektedir. Bir köyün kültürü ile metropol kültürü aynı anda aynı yayını izleyerek belli bir yola sevk edilmektedir. (Morley & Robins, 1997: 296-298) Yeni medya düzeniyle coğrafi kültür sınırları kalkmış, “televizyon coğrafyası” oluşmuştur. Küresel köyümüz tek bir coğrafya haline gelmiştir. Bunun sonucunda da dünya üzerinde melez kültürler oluşmuştur (Morley & Robins, 1997: 177-178).

B.2Türkiye’de Özel Kanalların Gelişimi

Türkiye’de televizyonun ortaya çıkışına 2 temel neden verilmektedir. Birincisi 1950-60 arası artan şehirleşmedir. İkincisi ise 1950-60 sonrası mal ve hizmetlerin “tüketim toplumu” kimliğine bürünen daha geniş halk yığınlarına ulaşması için böyle bir vasıtaya gereksinim duyulmuştur (Anadol, 1992:36).

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu 1 Mayıs 1964 Günü Basın-Yayın binasında kurulmuştur. Alman teknik yardımıyla 31 Ocak 1968 tarihinde deneme yayınları başladı. 30 kilometrelik bir alan içerisinde seyredilebilen bu yayınlar haftada 3 gün, günde 3’er saat yapılıyordu. 1985 yılına kadar hem eleman hem de teknik olarak gelişmeler yaşandı (Anadol, 1992: 39-40).01 Temmuz 1984’den itibaren de bütün programların renkli yayını başlamıştır.

1986 Ekim ayında ise TRT televizyonu ikinci kanalını çıkarmıştır. 2 Ekim 1990 tarihinde TRT 3 ile Doğu ve GüneydoğuAnadolu’ya yönelik yayın yapan, 22 ili kapsayan GAP TV yayına girmiştir. 28 Şubat 1990’da uydu teknolojisinden yararlanılarak ilk defa yurt dışınayayın yapacak olan TRT İNT; 30 Temmuz 1990 tarihinde bir eğitim kanalı olan, örgün ve yaygın eğitim programlarının yanında müzik, drama, belgesel gibi programlar da yayınlayan TRT 4 televizyon yayınları başlamıştır(Kara, 2011: 17).

 1990 yılının bahar aylarında ‘Türkiye’nin ilk özel kanalı’ (Kara, 2011: 18) önce Inter-Star sonra Star-1 adını alan kanal deneme yayınına geçmiştir. Sonbahar aylarında düzenli yayına başlamıştır. Star-1 izlenmeye başladıktan sonra, Star-1i önce Tele-on sonrasında Show TV, kanal 6, HBB, ATV, TGRT, Flaş ve Kanal D takip etmiştir(Bülend & Gültekin, 2008:152).

C.MEDYANIN ÖZEL KANALLARLA TÜRK TOPLUMSAL YAPISINA ETKİSİ
C.1 Şiddet Etkeni

Medya toplum içerisinde şiddetin artmasında ki önemli etkenlerdendir (Yücel, 2013: 18). Aile Araştırma Kurumu ve Ömer Özer tarafından yapılan araştırmalar sonucunda yayınların şiddet içerdikleri gözlemlenmiştir. Bu araştırmalardan hareketle televizyonun şiddetin yoğun olduğu bir dünya olduğunu söylemek mümkündür (Bülend & Gültekin, 2008:161-162).

Kurtlar Vadisi Ocak 2003te ülkenin önemli kanallarından Show TV’de yayınlanmaya başlamıştır. Dizinin her bölümünde bıçak ve silahla adam öldürülmekte, dizinin başkarakteri olan Polat mafyayla mücadele ederek “vatana hizmet” adına davranışlarda bulunmaktadır. Dizide cinayet rutin bir iş olarak karşımıza çıkmaktadır. Dizideki taraflar güçlerini şiddet yoluyla sunmakta ve kahramanca tavırlar şiddet yoluyla aktarılmaktadır. İzlenme oranları raporlarına göre uzun süre Türkiye’de en çok izlenen dizi olmuştur. Bazen Türkiye futbol takımlarının UEFA kupasındaki maçlarını bile geride bıraktığı zamanlar olmuştur. 25 Mart 2004 tarihinde yayınlanan dizinin bölümünün izlenme oranı 16,3 iken aynı saatte oynanan Valencia-Gençlerbirliği maçının izlenme oranı 14,3 olması bu duruma örnektir(Bülend & Gültekin, 2008: 165-168).

Kurtlar Vadisi ve benzer dizilerin toplumdaki yansımasını ise Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 14 ili kapsayan, 12-18 yaş grubundaki 1120 ilk ve orta öğretim öğrencisinin katıldığı araştırma gözler önüne sermektedir. Araştırmaya göre her 100 çocuk ve gençten 5’i kesici alet taşımaktadır. Çocukların %17,7 si “filmlerdeki karakterlere özendiği için” taşıdığını ifade etmektedir (Bülend & Gültekin, 2008: 165-168).

Dizilerdeki karakterler toplumda bireyler tarafından kendileriyle bağdaştırılarak, hayali kahramanların hareketlerinin kendi hayatlarına aktardıkları görülmekte ve bunun sonucunda toplum içindeki şiddet oranında artış olmaktadır

.
C.2 TV ve Aile

Bir toplumun birimi bireyler değil ailedir. Aile toplumların yapı taşıdır. Toplumun ekonomik, siyasi örgütlenmesinde ki birimler, kamusal alanın temel parçasıdır. Aile tıbbi, hukuki, eğitim, dini, psikiyatrik pek çok uygulamanın kesiştiği bir kurumdur. Toplumun geleceğinin belirlendiği için aileyi devletten ne ayrı “özel”, ne de mahremiyet olmasından dolayı devletin bir kurumu “kamu” niteliğiyle değerlendirebiliriz (Morley &Robins, 1997: 96-97).

Medyada yapılan yayınlar toplumun genel yapısıyla örtüşmediği takdirde toplumda olumsuz etkiler yapar. Dizilerde gösterilen aile modeliyle gerçekte olan aile modellerinin farklı olması sonucunda aileler televizyondaki ailelere benzemeye çalışmaktadırlar. Televizyondaki programlar ailelerin genel yapısına etki etmektedir. Bir haneiçinde izlenen programlar haneiçinde düşüncelerin oluşmasına, ahlaki ve kültürel değerlerdeki değişikliklere, çocukların ruh dünyasında izlerin oluşmasına, ileride kurulacak olan ailelerde yapısal farklılıklar olmasında baş etkenlerden biridir.(Kalaycı, 2010:8-9-227)

Aile içerisinde televizyondan en çok etkilenen çocuklardır (Cebeci, 1992: ). Ekonomikihtiyaçların artmasının sonucunda ailedeki iki fertte çalışmaya başlamıştır. Bunun sonucunda da çocuklar kendi hallerinde zaman geçirmekte başıboş kalmaktadırlar.Ailefertleri akşam saatlerinde bir arada bulunmakta ve bu saatte de televizyon izlendiği zaman aile içi iletişim azalmaktadır. Bu durum yeni neslin sosyalleşmesinde olumsuz etki yapmaktadır.Kendine ailesi tarafından bir yol gösterilmeyen çocuklar kendilerini kanıtlamak için uyuşturucu, esrar, sigara gibi farklı yollara kaymaktadırlar. Medya içerisinde diziler ve bazı yayınlar da bu konuda olumsuz bir yol gösterici olmaktadır.(Mora,2008)

Son yıllarda yayınlanan dizilere baktığımız da dizlerin içerisinde mafya karakterlerine yer verilmektedir(Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Yılan Hikâyesi, Azap Yolu…). Mafya unsurlarının dizilerde yer verilmesi çocuklarda şiddet eğilimini arttırmaktadır. Dizilerde cinsellik unsurunun ön plana çıkarılması ise henüz bu konuda bir fikri olmayan çocuklarda ayıp kavramını anlamlarını zorlaştırmakta, psikolojik izler bırakmaktadır. Cinsellikle ilgili konuşulmayan, mahrem olan konuları seyreder hale gelmişlerdir (Kara, 2011: 52-55).

C.3 Medyanın Kadına Etkisi

Medyadan en çok etkilenen gruplardan birisi de kadınlardır. Kadınlar gelecek nesil olan çocukların yetiştirilmesinde rol sahibi oldukları için ailenin etkilenmesinde önemli bir role sahip olmaktadırlar(Kara, 2011: 27).

TV çalışmayan ve evde duran kadınların arkadaşı konumuna gelmiştir. Gündüzleri ev işlerinin arasında kendi programlarını izlemektedirler. Bu saatlerde kadın programlarının ve pembe dizi olarak bilinen yayınların olması ve bu tarz programların artmasıyla çalışmayan evde olan kadınların eve ve ailelerine ayırdıkları zaman azalmış komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri zayıflamıştır (Cebeci, 1992: 60-61).

 
Kadınlar kendilerini dizilerdeki karakterlerle özleştirmekte bu karakterlerin hareketleri topluma yön vermektedir. Çirkinken güzelleşen kadın, aptal sarışın, fettan kadın, anne olarak kadın rollerini dizilerde sıkça görmekteyiz. Bir İstanbul Masalı dizisinin Esma’sında çirkinken güzelleşen kadın, Aliye dizisindeki Leyla karakterinde fettan kadın, Bin Bir Gece dizisinde anne olarak kadın rollerine yer verilmiştir (Bülend & Gültekin, 2008: 183-184).

            C.4 Çocuk ve Çizgi Filmler

            Çocuklar öğretmen ve ebeveynlerinden çok televizyonun söylediklerini dinliyorlar. Televizyonda duyduklarına daha çok itimat ediyorlar(Anadol, 1992: 65-67). Televizyonda ki çizgi filmlerin etkisiyle aynılarını gerçekte yapmaya çalışıyorlar. Kendini Süpermen gibi balkondan atan çocukların haberleri medyada defalarca duyduğumuz haberlerdendir.

            Günümüzde 24 saat çizgi film yayını yapan kanalların olmasıyla çocuklar günün büyük bir kısmını televizyon başında çizgi film izleyerek geçirmektedirler. Çizgi filmlerin ise çocukların oyunlarına kadar girdiklerini, çocukların çizgi film kahramanlarının adlarıyla kendilerini tanıttıkları, oyun içerisinde çizgi filmlerin bölümlerini tekrar eden oyunlar oynadıkları, çizgi filmlerin içeriklerinin birçoğunda şiddet olduğu da göz önünde bulundurulursa birçok çocuk oyununun şiddet üzerine kurulduğunu söylemek mümkündür. Günün büyük bir kısmını televizyon izleyerek geçiren çocuklar anti-sosyal olarak yetişmekte, akranlar arasında iletişimlerinde eksiklik yaşamaktadırlar.

            C.5 Medya ve Eğitim

Eğitim, bireyin bilgisi, kültür seviyesinin artması; toplumun gelişmesi ve ilerlemesinin önemli bir araçtır. Günümüzde eğitimde okulların yanında TV,  bilgisayar, internet gibi teknolojilerden de faydalanılmaya çalışılmaktadır. Eğitim ve bilgi dünyası, yaygınlaşarak toplumun tamamını içine alacak şekilde genişlemiş ve sürekli ilerleme içindedir (Çavdarcı 2002: 95-100).

Televizyon geniş kitlelere ulaşmasından dolayı iyi bir eğitim aracı olarak kullanılabilir. Teknolojik gelişmeler hakkında bilgilendirmeler; çiftçiye tarımsal alanda ki yeniliklerin aktarılması; çeşitli bilgilendirme programlarıyla toplumun eğitim ve kültür seviyesi giderek artacaktır (Cebeci, 1992: 62-63).

Bunun yanında çocukların ders çalışacakları zamanı televizyon başında geçirmeleri ile ilgili araştırmalarda yapılmıştır. Kanada da yapılan bir araştırmada televizyonun kelime haznesi genel kültür yönünde olumlu; matematik, kitap okuma yönünde ise olumsuz etki yaptığı sonucuna ulaşılmıştır (Batmaz & Aksoy, 1995: 33).

Televizyonun zaman kullanımını olumsuz etkilediği için kitap okumanın önünde ki büyük engellerdendir. Türkiye’de kitap okunabilecek saatler televizyon izlemeye tercih edilmektedir (Anadol, 1992: 102).

C.6 Mahremiyet İhlali

Televizyonlar evlerin oturma odasına kurulmuş birer sahnedir. Bu sahnenin yöneticileri ise özel kanallardır. Özel kanalların yayınlarıyla evlerimizin içerisine istemediğimi kişiler de rahatlıkla gelmektedir. ABD’de zencilerin başrolde olduğu Julia dizinin yapımcısına beyazlar tarafından birçok şikâyet mektubu gitmiş, “mahallemizden uzak tuttuğumuz zencileri, mahremiyetimize alıyoruz.” Şeklinde tepkiler oluşmuştur. Bu durum televizyonların “mahremiyet ihlali” yaptığının bir kanıtıdır (Morley & Robins, 1997: 177-178).

            Diğer bir mahremiyet ihlali ise ünlülerin hayatlarının ekranlara getirilerek özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesidir. Ünlülerin arasında bu tür programlarla kendi reklamlarını yaptıklarını da düşünenler vardır. Ancak bu durum ‘Medya Etiğine’ ters düşmektedir (Kalaycı, 2010:227-232).

D. Sonuç

            Medya küreselleşen dünya ile birlikte yerelden uluslararası boyuta geçmiştir. Yerel medya ulusun değerlerine hizmet ederken, küresel medya ya da yeni medya düzeni kar ve rekabet mantığıyla çalışmakta kültürel değerlere katkı sağlamaktan ziyade önünde engel olarak algılamaktadır. Yeni medya düzeniyle Dünya “Küresel Bir Köy” haline gelmiş ve “Televizyon Coğrafyası” oluşmuştur. Medyanın yapısı ve içeriği de bu doğrultuda yapılanmıştır. Yayınlar izlenme oranlarına göre şekillenmekte, yayınların toplumun değerlerine uygun olmasından ziyade daha çok neyin izlenme amacı güdülmektedir.

            Medya şiddet içerikli yayınlarla toplumda şiddetin ve suçun artmasına neden olurken, bu yayınları izleyen yeni nesil de suça meyilli olarak yetişmektedir.Aile içerisinde bireyler birbirlerine ayıracakları zamanları ekran başında geçirmekte; komşu ziyaretlerinin yerine evde oturup televizyon izlemek tercih edilmektedir. Çalışmayan ve evde duran kadınlar günün belli bölümünü ekran başında geçirmekte, artan kadın programları da bu durumu körüklemektedir. Bunun sonucunda aile içerisinde iletişim azalmakta; komşuluk, arkadaşlık gibi sosyal ilişkiler zayıflamaktadır. Çocuklar izledikleri çocuk programlarını gerçek hayatta uygulamaya çalışmakta ve oyunlarında bunlara yer vermektedirler. Kitap okumanın yerine televizyon izlemeyi tercih etmektedirler. Çocuklar kendilerine sakıncalı programlara maruz kalmakta ve gelişimlerinde olumsuz etkiler meydana gelmektedir. Medya etiğine dikkat edilmemekte ve mahremiyet ihlali sıkça yapılmaktadır.

KAYNAKÇA
1.      Morley, D. &Robins, K. (1997), Küresel Medya Elektronik Ortamlar ve Kültürel Sınırlar (Çeviren: Emrehan Zeybekçioğlu), İstanbul: Ayrıntı Yayınları
2.      Güneş, S. (1996, Ocak), Medya ve Kültür: Sessiz Yığınların İntiharı, Ankara: Vali Yayınları
3.      Gökaliler, E. & Yalım, F. (2008, Nisan), Medya ve Cinsellik, Medya Analizleri (Editör: Ahmet Bülend & Bilgehan Gültekin), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
4.      Alem, J. (2008, Nisan), Medya ve Şiddet, Medya Analizleri (Editör: Ahmet Bülend & Bilgehan Gültekin), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
5.      Atabey, M. (2007), Cola’yı A LA Turka Satmak: Türk Rüyası, Amerikan Rüyasına Karşı, Kimlik, Medya ve Temsil: Kimlik Kurgusu ve Temsilleri Üzerine (Derleyen: Emel Baştürk Akça), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
6.      Anadol, C. (1992, Ocak), Televizyon Yayınlarının Milli Kültüre Tesirleri, İstanbul: Türkiye Milli Kültür Vakfı
7.      Cebeci, S. (1992, Mart), Büyülü Kutu Büyülenmiş Toplum, İstanbul: Şule Yayınları
8.      Kalaycı, A. R. (2010), Medya profesyonellerinin ve medyanın Aile Algısı, Ankara: T. C. Başbakanlık Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yayınları
9.      Batmaz, V. & Aksoy, A. (1995), Türkiye’de Televizyon ve Aile, Ankara: T. C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları
1.  Bahar, H. İ. (2012), Sosyalleşme, Sosyoloji(Editör: H. İbrahim Bahar) Ankara: Polis Akademisi Yayınları
11.  Mora, N. (2008). Medya ve kültürel kimlik, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 5: 1, Erişim: http://www.insanbilimleri.com
12.  Çavdarcı, M. (2002), Türkiye’de Sosyal Değerlerin Aşınması Ve Kültür Sömürgeciliği, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Isparta
13.  Sungur, Z., Karkıner  N., Güllüpınar F., Sündal F. Vd. (2012) Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar, Türkiye’de Kültür ve Kültürel Değişim, Türkiye’de Aile Kurumu ve Nüfusla İlgili Sorunlar, Türkiye’de Eğitim Kurumu ve Sorunları, Türkiye’de Din, Sekülerleşme ve Toplumsal Dönüşüm,Türkiye’nin Toplumsal Yapısı(Editör: Zerrin Sungur), Anadolu Üniversitesi Yayınları, http://eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/IKT307U.pdf
14.  Kara, T. (2011), Görsel Medyanın Aile Bireyleri Üzerindeki Etkisi Üzerine Bir Araştırma, TÜİK Uzmanlık Tezi, T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Manisa
Yücel, M. T. (2013), Adalet Psikolojisi, Ankara: Afşar Ma

Mega Hafıza Yöntemiyle İngilizce Kelime Ezberleme (4000 KELİME)

Lise yıllarımda interneti yararlı kullanabilmek adına kişisel gelişimime önem vermiştim.O yıllarda ilgimi çeken en önemli kaynaklar Dünya Hafıza Şampiyonu Melik Safi Duyar'ın kaynaklarıydı.Hafızamın zayıf olduğunu düşünür, çoğu şeyi akılda tutamamaktan yakınırdım. Ancak Fotoğrafik Hafıza Teknikleri setiyle gerçekten bilgiyi hafızaya işlemenin yöntemlerini öğrendiğimde bu işin ciddiyetini ve setlerin kalitesini anladım.Bu teknikleri Türkiye'ye getiren Melik Safi Duyar'ın asıl kaynağı Dünyaca ünlü Tony Buzan'dır. Hatta ortak hazırladıkları setlerde vardır.İncelemenizi tavsiye ederim.İnternetten çok sete sahip oldum ancak çoğu bilgi kalabalığından başka birşey değildi.Gerçekten özellikle fotoğrafik hafıza tekniklerini şiddetle tavsiye ederim.

Gelelim ingilizce kelime ezberlemeye.Öncelikle ingilizce öğrenmenin en önemli kısmı (%75-80) kelime ezberidir.Hatta şu kadarını söyleyebilirim, hiç bir gramer bilgisine sahip olmadan ingilizce kelime bilgisiyle okuduğunuz çoğu şeyi anlarsınız.



Evdeki kitaplığımdan bulduğum İngilizce Konuşma Kılavuzunun arkasında yer alan günlük konuşma dilinde en çok kullanılan kelimler yaklaşık 4000 adet idi.Kendime bir de sağlam defter ayarladım.Ve hayal gücümü zorlayrak tıpkı yukarıdaki videoda anlatılan örnekler gibi  günde 50-100 arasındaki kelimeleri hayal gücümde kurduğum bağlantılarıyla deftere not ettim.Kısacası kendi hafızama ait bir sözlük defteri oluşturdum.Yaklaşık 45 günlük sabırlı bir çalışma sonunda elimde 4000 kelimeye ait bağlantılarıyla birlikte bir kaynak oluştu.Bu şekilde ezberlediğim kelimeler tüm samimiyetimle söylüyorum adeta aklıma kazandı.Yaz tatili süresince bakmaya fırsatım olmayan ingilizceye karşı ilgim yine düşmüştü.Çünkü ezberlediğim kelimeleri unutmuştum.Ancak oluşturduğum sözlük defteri tekrar açıp bağlantılarıyla sözcükleri tekrar ettiğimde hemen kelimeler çağrışım yaptı ve aklıma yeniden kazındı kelimeler.... hemde tek tekrarda.

Kelimelerle ilgili nasıl bağlantılar kurduğumu merak edenler için; günlük yaşantımdan, anılarımdam, kelimelerin okunuşlarıyla çağrıştırdığı türkçe kelimelerden ve kurduğum absürd hayallerden...İlk günler gerçekten zorlandım kelimelerle ilgili çağrıştırıcı birşeyler üretmekte.Ama dediğim gibi sabırlı bi çalışmayla bir süre sonra hayal gücünüzü kullanma yetinizde gelişerek kelime ezberleme ve bağlantı kurma basit bir hal alıyor.

30 Ekim 2013 Çarşamba

27 MAYIS 1960 DARBESİ VE TOPLUMSAL HAYATA ETKİLERİ

ÖZET

        Öncelikle 27 Mayıs darbesi cumhuriyetin ilk darbesi olarak bilinmektedir. Bu makalede ilk olarak darbeyi hazırlayan faktörlerden yani tek parti döneminden çok parti dönemine geçiş, DP yönetimi ve ordu ile DP ilişkileri ele alınmıştır. Daha sonra 1960 darbesinin özelliklerinden bahsedilmiş ne tür sonuçlar meydana getirdiği irdelenmiştir. Son olarak da toplumsal hayatı nasıl etkilediği üzerinde durulmuştur.

GİRİŞ

Hükümet darbeleri ve ihtilaller, sosyal birer olaylardır. Sosyal olayların sebepleritek bir nedene bağlanamaz. Farklı sosyal olaylar ve etkenler birleşerek büyük sosyal olayları meydana getirirler.(Erdoğan,2006,48)
Askeri darbeler, bir ülke yönetiminin ülkeyi yönetemeyecek duruma gelmesinin ardından o ülke ordusu tarafından ülke yönetimine el konulması ile gerçekleşir. Darbenin ardından mevcut yönetim yıkılır, iktidar sahipleri makamlarından indirilir ve tutuklanır. Ülke yönetimine bir süreliğine de olsa askeri yönetim geçer. Mevcut anayasa kaldırılır ve yerine yeni anayasa yapılması için çalışmalara başlanır.
Askeri darbeler genel itibariyle şiddet unsuru kullanılarak yapılır. Darbeye karşı duran kişi ve kurumlar ağır cezalara çarptırılır.
“Türkiye Cumhuriyeti de 27 Mayıs 1960, 12mart 1971 ve 12 Eylül 1980 yıllarında anayasal hükümetleri deviren üç adet askeri darbe gerçekleşmiştir.”(Boztepe,2007,34)
Bu darbelerden 1960 darbesini ele alacak olursak aynı şekilde bu darbede içinde Adnan Menderes’in de bulunduğu birçok yöneticinin idam edilmesi ve bir kısmının da ağır cezalara çarptırılmasıyla şiddet unsurunun kullanıldığı bir darbedir. 

 DARBE ÖNCESİ TÜRKİYE

 Darbe dönemine gelmeden önce darbenin öncesinde yaşananları ele alarak başlamak darbe döneminin daha iyi anlamamızda bize fayda sağlayacaktır. En başından inceleyecek olursak Türkiye Cumhuriyet’i Devleti 7 Ocak 1946 tarihine kadar tek parti olan Cumhuriyet Halk Partisi ile yöneltiliyordu ve karşısında hiçbir muhalefet yoktu. Fakat dönemin Cumhurbaşkanı ismet İnönü’nün yaptığı bir konuşma esnasında yeni partilerin de kurulmaya başlayacağını vurgulaması üzerine birçok yeni parti kurulmaya başlamıştır. (Karahan,2). Bu sözlere dayanarak kurulan partilerin bir tanesi de Demokrat Parti’dir.
21 Temmuz 1946 yılında cumhuriyet tarihinde ilk olarak kayda geçmiş olan çok partili seçim yapılmıştır. Ancak bu seçim görünüş olarak çok partili seçim olarak bilinse de açık oy gizli sayım şeklinde icra edildiği için adaletli bir seçim değildir.(kili,1998,35) 
Bu seçimden yaklaşık 4 yıl sonra yeni bir seçim daha yapılmıştır.  Bu seçim hem şekil hem anlam bakımından tam demokratik bir seçimdir. Çünkü bu seçimde gizli oy açık sayım ilkesi benimsenmiş seçimler şeffaflıkla yapılmıştır. Seçim sonucunda yüzde 53’lük büyük bir oy oranına sahip olan DP, Adnan Menderes önderliğinde iktidarı kurmuştur.(Karahan,3)
Bu seçimin ardından ” 1950’lerin siyasal hayatı kültürel fay hattı boyunca ikiye ayrılmış olan toplumun temsilcileri olarak ortaya çıkan iki partinin yani CHP ve DP‘nin mücadelesi biçiminde geçmiştir.”(Kili,1998,37)
10 yıl sürecek bu çekişme süresince yavaş yavaş darbe ortamı oluşmuştur. Bu süreçte yaşanan dokuz subay olayı, Özellikle de iktidarın son yılında yaşanan toplumsal olaylar, tahkikat komisyonunun kurulması ve olağanüstü hal ilan edilmesi toplumu özelliklede büyük şehirlerdeki hayatı büyük ölçüde etkilemiş ve darbeyi uygulamak için darbecilerin eline somut nedenler vermiştir. (Erdoğan,2006,48) 
Bu nedenleri ayrıntısına girmeden inceleyecek olursak;
DP hükümetinin başa gelmesinden itibaren orduda DP’ye karşı örgütlenmeler başlamıştır. Ve Kurmay Yarbay Faruk Ateş Dağlı o dönemin ilk örgütlenmesini kurmuştur. Ancak darbenin temellerini atan örgüt 1954 yılında tuzla uçak savar okulunda kurulan örgüttür. Bu örgütün esaslı ve tek gayesi mevcut hükümeti yani DP yönetimini ortadan kaldırmaktır. Ama bu örgütün kurulma amacı DP iktidarını izlemek olarak lanse edilmiştir. Daha sonra bu örgüt harp akademileri örgütüne çevrilmiştir.(Kaya,2008,35)
1957 yılında Binbaşı Samet Kuşçu’nun ordu içinde çeşitli yapılanmalar bulunduğunu ve bu yapılanmaların darbe girişiminde bulunacaklarını açıklaması ayrıca bu yapılanmanın başındaki komutanlarında isimlerini vermesi üzerine hükümet bu durum üzerine harekete geçmiş ve birçok subayı tutuklamıştır. Ancak delil yetersizliğinden Kuşçu’nun itirafları ispatlanamamış tutuklanan subaylar serbest kalırken Kuşçu isyana teşvik suçundan 2 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Ve olay kapatılmıştır. Bu olay tarihe 9 subay olayı diye geçmiştir. Ayrıca menderes’in olayı aydınlatamaması darbeye giden süreçte yaptığı ilk hata olarak söylenegelmektedir.(Kaya,2008)
Daha sonraki süreçte yaşanan toplumsal olaylara baktığımızda genellikle son birkaç yıl içerisinde toplumda gerginliğin arttığı görülmektedir. Adana’da DP ile CHP’li gruplar arasında çıkan çatışmada 10 kişinin yaralanması daha sonra ki süreçte uşak’ta İsmet İnönü’ye taş atılması toplumda kargaşanın derinleşmesine yol açmıştır. İsmet İnönü’nün Konya’da yaptığı mitinginde olaylar çıkmış ve birçok kişi yaralanmıştır. Daha sonraları Kayseri’de çıkan iktidar ve muhalefet yanlısı çatışmalar için Kayseri’ye gitmek isteyen İnönü Kayseri’ye sokulmak istenmemiştir.(27 Mayıs raporu) Bu tür olaylar darbeye giden süreçte darbecilerin eline geçen somut nedenler olduğu açıktır.
Son olarak 1959 yılında mecliste CHP ve DP arasında ki tartışmalar gittikçe çığırından çıkmıştır. Ve CHP hakkında meclis soruşturması açılmasına karar verilmiştir. 18 NİSAN 1959 da tahkikat komisyonu kurulmuştur. (KAYA,2008,40)”
Tahkikat Komisyonu başta CHP olmak üzere Meclis içi ve dışı tüm muhalefeti hemen her türlü siyasi faaliyetten men etmeyi hedeflemiş ancak sorunları çözememiştir.” (Nalbantoğlu,2008,26)
            DP’nin bu tutumu darbe ortamını hazırlayan belki de en son ve en önemli adımdır.(Nalbantoğlu,2008,26)
Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki örgütlenmeler mevcut yönetimi indirmek için yani darbe yapmak için kendince birçok haklı nedenler bulmuştur. Bunlardan bazılar ise DP’nin demokrasi ile bağdaşmayan tavır ve davranışlar sergilediği, kendi yandaşlarına ayrı toplumun diğer kısmına da ayrı davranarak ayrımcılık yaptığı ve Atatürk ilke ve inkılâplarına ters düşen hareketlerde bulunduğu gerekçeleridir.(BOZTEPE,2007,37) 

27 MAYIS 1960 DARBESİ’NİN ÖZELLİKLERİ

“27 Mayıs 1960 hükümet darbesi; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yirmi yıl sürecek, askeri darbeler dönemini başlatmıştır.”(Erdoğan.2006,57)

            27 Mayıs darbesi ordunun hiyerarşik düzeni ile yapılmamıştır. Darbe sürecinde darbeci ordu komutanları dışında kalan subaylara genelkurmay başkanıda dâhil olmak üzere bilgi verilmemiştir.  Darbe çoğunluğu yüzbaşı veya teğmen gibi düşük rütbeli subaylar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu yönüyle ordunun tamamını darbeci olarak görmek yanlış olacaktır. (Erdoğan,2006)
            “1960 darbesinin sonrasında kabul edilen 1961 Anayasası ile demokratik haklar geliştirilmiş, basına, isçiye, üniversitelere verilen özgürlükler arttırılmıştır. Bu bakımından 1960 darbesi, diğer askeri müdahalelerden farklıdır.”(Erdoğan,2006,58)
            Bu darbede askeri darbelerin genel özelliği olan şiddet unsurunu içinde barındıran bir darbedir. Bunu darbe sürecinde çıkan çatışmalar ve darbenin ardından biri Başbakan ADNAN MENDERES olmak üzere üç kişinin idam ile cezalandırılmasından çıkarabiliriz.

  27 MAYIS 1960 DARBESİ

  “27 Mayıs 1960 sabahı Türk Silahlı Kuvvetlerinden kendilerine MBK denilen bir grup albay ve alt rütbeli subaylar hükümet, meclis ve askeri hiyerarşiyi etkisiz duruma getirerek idareyi ele geçirmişlerdir.”(Nalbanoğlu,2008,29) darbenin yapılış şekli ise 25 Mayıstan itibaren şu şekilde gerçekleşmiştir.
Hazırlıklar tamamlanmış artık 25 Mayıs 1960 olarak belirlenen darbe tarihinin gelmesi için gün sayılmaya başlanmıştır. Ancak başbakan Adnan menderes Yunanistan gezisini iptal etmesi ve Eskişehir’de bir miting için Eskişehir'e hareket etmesi darbe tarihinin iki gün ertelenmesine neden olmuştur. (Kaya,2008,42)
            26 Mayıs gecesi darbeci grup harp okulunda son kez toplanmış ve harekâtın ilk adımlarını atmıştı. Toplantıdan alınan karara göre darbe gece saat 3.00 sularında başlayıp 1 saat içerisinde tamamlanmış olacaktır.Ve denildiği gibi saat 3’te harekâtabaşlanmıştır. Önce merkez komutanlığına hareket eden darbeci grup orayı kolaylıkla ele geçirmiş ardından ordu evine subayları tutuklamak için harekete geçmiştir. Ordu eviönünde kısa bir çatışma yaşandıktan sonra darbeciler burayıda ele ele geçirmiştir. (Erdoğan,2006,41)
            Ankara'da Cumhurbaşkanlığıköşkü dışında ele geçirilmesi gereken tüm binalar ele geçirilmiştir. Bazı devlet binalarında kısa süreli çatışmalar meydana gelmiş hatta çatışma esnasında harp okulu öğrencilerinden biri ölmüştür. Bütün birimler ele geçirildikten sonra darbeyi daha rahat ilerletebilmek için telefon hatları kesilmiş daha sonra da köşke gidilmiştir.(Kaya,2008)
            Bu yaşananlar da bir süre sonra Cumhurbaşkanı Celal BAYAR’IN teslim olmasına sebep olmuştur.(Erdoğan,2006,41)
            Kendisine gelen bilgi dolayısıyla darbe yapıldığını öğrenen Başbakan Adnan Menderes Eskişehir’den hareket ederek Konya’ya varmak istemiştir fakat Kütahya dolaylarında tutuklanarak Harp okuluna getirilmek üzere yola çıkarılmıştır. Menderes bir gün önceki Eskişehir mitinginde tahkikat komisyonunun kaldırılacağını ve erken seçime gidileceğini söylemiş fakat aradan 24 saat bile geçmeden darbenin yapılmış olması tüm bu taahhütleri hükümsüz bırakmaya yetmiştir.(Erdoğan,2006)
            “İhtilalciler kendilerine mukavemet edebilecek askeri hedefleri bir bir ele geçirdikten sonra DP’lileri, CHP’lilerin de yardımıyla bir bir toplayıp Harp Akademisi’nin binasına toplamışlardır.”(Erdoğan,2006,41)
            Tamda planlandığı gibi darbeci grup kısa bir süre içerisinde darbeyi tamamlamış geriye tek bir şey kalmıştır ki o da darbeyi Türk halkına duyurmaktır. Bu iş için o dönem Kurmay Albay rütbesinde olan Alparslan Türkeş 27 Mayıs saatler sabah 5.15’i gösterirken radyodan Türk halkına haberi şu sözlerle vermiştir.
“Sevgili Vatandaşlar, bugün demokrasinin içine düştüğü buhran
Ve müessir hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan
Vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini
Ele almıştır. Bu harekâta silahlı kuvvetlerimiz, partileri içine
Düştükleri anlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler ustu bir idarenin
nezaret ve hâkimliği altında en kısa zamanda adil ve serbest
Seçimler yaptırarak, idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun,
Seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzeregirişmiş
Bulunmaktadır. Girişilmiş olan bu teşebbüs, hiçbir sahsa veya zümreye
Karsı değildir…”(AKTARAN, BOZTEPE,2007,36-37)

            Her şey tamamlandıktan sonra ortaya büyük bir sorun meydana gelmiştir. O da darbenin başında kimin olacağıdır. Esasında ilk baştan beri tümgeneral Cemal Madanoğlu darbede etkili rol oynamıştır ama darbe yapıldıktan sonra rütbesinin tüm general olması ordu içindeki hiyerarşik yapıyı bozacağı için mümkün değildir. Bu sorunu gidermek için İzmir’e gönderilen bir uçak ile emekli orgeneral Cemal GürselAnkara’ya darbenin başına geçirilmiştir. Göstermelikte olsa bir orgeneral rütbesi bulunmuş ve orduda meydana gelecek kargaşalara mahal vermeden sorun çözülmüştür ve darbe tam manası ile gerçekleşmiştir.

27 MAYIS 1960 DARBESİ’NİN TOPLUMSAL HAYATA ETKİSİ

            DP hükümetinin sonunu getiren 27 Mayıs darbesi, darbe nedenleri kısmında bahsedilen uygulamaların beklenen bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.(Karpat,2011)
            DP hükümetinin yaptığı muhalefeti saf dışında bırakma çabaları, üniversiteli hükümete zıt görüşte olan öğrencileri baskı altında tutması ve olağan üstü hal gibi uygulamaları halkın menderes yönetiminden desteğini çekmesine neden olmuştur. Bozulan ekonomide bun Da eklenince halk bir çözüm arayışı içine girmiştir ve halkın iktidardan desteğini çekerek çözüm arayışına girmesi CHP ve halkı birbirine yakınlaştırmıştır. Halk arasında çok tutulmuyor olmasına rağmen CHP, özgürlüğün savunucusu olarak görülmeye başlamıştı.(Karpat,2011,200) 
            “Ortadoğu’da bu adeta bir kuraldır: güçlü bir hükümete muhalefet eden her grup kısa süre içinde halkın desteğini kazanır.”(Karpat,2011,201) 

 CHP muhalefetide buna uygun olarak özelliklede büyük şehirlerde destek almaya başlamış hatta iktidara karşı azımsanamayacak ölçüde muhalif toplamıştır. Muhaliflerin çoğunluğu büyük şehirlerden ve kendini aydın kesim olarak tanımlayan kişilerdir.
            Darbe günü darbecilerin ağır bir direniş ile karşılaşmadan yönetimi kısa süre içinde devralması da Menderes yönetiminin halk tarafından desteklenmediğinin bir göstergesidir. Halk tarafından büyük bir oyla seçilen otorite halk tarafından desteğin çekilmesiyle son bulmuştur.Darbe sonrasında yaşanan gelişmelere darbenin gerçek amacını ortaya koyar niteliktedir. Özellikle üniversite hocalarının DP hükümetine karşı ağır eleştirilerde bulunması hatta suçlamalara varan boyutlarda konuşmaları darbenin DP’ye karşı yapıldığının bir göstergesidir. (Karpat,2011)
            Bu sırada “basın, halkın aleyhinde zenginleşen toprak ağalarını dinci ve muhafazakâr grupları ve fırsatçı iş adamlarını ifşa etti.”(Karpat,2011, 202) bununla beraber işçilerde kendilerine verilen hakları yetersiz bulup kendileri için yeni düzenlemeler yapılmasını talep etmeye başlamıştır. Buna örnek olarak grev hakkı işçilerin istekleri arasında sayılabilir.
            Toplumda bunlar meydana gelirken kendilerini aydın olarak tanımlayan bir kısım ise köylü halka seçme ve seçilme hakkı verilmemesi gerektiği gibi fikirlerini söylüyor ve savunuyorlardı.(Karpat,2011)
            Bunun yanısıra 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin siyasal katılma ve örgütlenme üzerindeki etkisini bir siyasi partiyi (DP) ardından da tüm siyasi partilerin 14,000 bucak 140,000 Ocak örgütlerini kapatmasıyla görmekteyiz.(Mazıcı,1989.119) Bu kapatmalar toplumun siyaset üzerinde etkin rol oynamasına engel olmuştur. Yani demokrasiye aykırı bir harekettir demek de uygun olacaktır.
            27 Mayıs ihtilalinin yapan darbeci grup yönetime el koyduğu gün yaptığı açıklamada kısa süre sonra demokratik seçimlerin yapılacağını ve yönetimden çekileceğini söylemiştir. Fakat yeni yapılan reformlarda aksine temelli kalmayı düşünür gibi reformlar yapılmıştır.(mazıcı,1989,109) darbecilerin kalıcı olarak yönetime devam etmesi gerektiği de iyiden iyiye yayılmasının ardından halk buna artık tepki göstermeye başlamıştı. (Karpat,2011)
            Bu dönemde siyasi iktidarsızlığın sonucu olarak bir takım sorunlar ortaya çıkmıştır ki bunlardan biride ekonomide ki bozulmadır. Ticaret faaliyetlerin büyük oranda azalması halkı tedirgin etmeye başlamıştır. Askeri yönetimin halk tarafından tepki oklarını üzerine çekmesi günden düne artarak devam ederken Taşrada da köylü halk yapılan bu uygulamalar sonucunda sessiz kalarak tepkisini göstermiştir. Bu esnada bazı yerlerde askeri yönetime karşı örgütlenmiş bir takım gizli örgütler ortaya çıkmıştır. Tutuklamalar olmuştur. Bu tür eylemler DP yönetimini savunduğu için değil totaliter rejimin baskısından kurtulmak için yapılan eylemlerdir. Çünkü halk başındakinin kim olduğundan ziyade özgürlük içinde bir ortam kimsenin haklarını ihlal etmeyen bir yönetim istemektedir.(Karpat,2011)
            27 Mayıs darbesinin toplum üzerindeki etkisine farklı bir açıdan bakacak olursak o yıllarda yapılan uygulamalar halk tarafından aşırı bir tepki ile karşılaşmasa da daha sonra yapılacak olan 12 Mart darbesinde 27 Mayıs darbecilerinin yaptıkları yasalara göre yapılacağı için dolaylı yoldan toplum üzerinde etkili olmuştur.(Mazıcı,1989,111)
            Çeşitli yönleriyle ele aldığımız darbe toplumunun da gösterdiği gibi darbe ortamı iyi niyetli olsa da olmasa da toplumda bir kargaşa ortamı oluşturmuştur. İstikrarın olmaması ülke ekonomisi geride bırakmıştır. Yönetime gelenin orayı taht olarak kullanmak istemesi anlayışı, demokrasiye aykırı olmasına karşın uygulamaya geçirilmek istenmesi demokrasi açısından bir geri adım olarak nitelendirilebilir. Ayrıca sivil halkı sivil idarecilerin yönetmesi makul ve mantıklı iken silahlı güçlerin yönetimde olması halkı sindireceği, korkutacağı için toplumun yönetimde söz sahibi olmasını da engelleyecektir. Buda halkın halk tarafından halk için yönetilmesi ilkesine aykırı bir davranış olacaktır. Böylece toplumun İhtiyaçlarına da karşılık verilemeyecektir. Bu durum ülkede ilerlemeden ziyade gerilemeye hatta yok olmaya varan saf’alar kadar büyük sıkıntılar verir.
           
 KAYNAKÇA
 
BOZTEPE V. (2007), 1960 ve 1980 Askeri Darbelerinin Türk Siyasal Sinemasına Etkileri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans tezi, İSTANBUL
ERDOĞAN Ü. (2006), Demokrat Parti Ve 1960 İhtilali, http://www.belgeler.com/blg/15bq/demokrat-parti-ve-1960-ihtilali-democrat-party-and-1960-rebellion, (E.T 09/23/1013)
KARAHAN Ş. , 27 Mayıs Darbesi Ve Etkileri, http://www.belgeler.com/blg/2scg/darbeler, E.t 09/03/2013

KARPAT K. , Türk Siyasi Tarihi Siyasal Sistemin Evrimi, Timaş Yayınları, İSTANBUL, 2011

KAYA E. (2008), Türk Basınında 27 Mayıs İhtilali, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, yüksek lisans tezi, İSTANBUL
KİLİ S. , 27 MAYIS 1960 Devrimi Kurucu Meclis Ve 1960 Anayasası, Boyut kitapları, İSTANBUL, 1998
MAZICI N. , Türkiye’de Askeri Darbeler ve Sivil Rejime Etkileri, Gür yayınları, İSTANBUL, 1989
NALBANTOĞLU M. (2008), 27 Mayıs Askeri Müdahalesinin Konya Basınındaki Yansımaları, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans tezi, AFYONKARAHİSAR

27 Mayıs Raporu,http://dosyalar.hurriyet.com.tr/haber_resim_3/27_mayis_raporu.pdf,
(E.T 03,/09/2013)