Özet
Medya,
toplumu bilgilenmesini, gelişmelerden haberdar olmasını, haberleşmesini,
iletişim kurmayı sağlayan, toplumun sosyalleşmesinde rol oynayan kitle iletişim
araçlarının hepsini kapsamaktadır. Teknolojinin gelişmesi sonucu Dünya
küçülerek tek bir coğrafya haline gelmiş, coğrafi mesafelerin bir önemi
kalmamıştır. Bu gelişmeler sonucu kar ve rekabet mantığıyla hareket eden ve
kimlik kültür kaygısı olmayan yeni medya düzeni ortaya çıkmış, özel kanallar
kurularak ekranlarda hâkim hale gelmişlerdir. Medya ve özel kanalların toplumda
şiddetin artmasına, kültürel yozlaşmalara, iletişim kopukluklarına, toplum
içinde aile ve kadının yerinde değişmelere neden olmaktadır.
A.TOPLUMSAL YAPI
KAVRAMI
Büyüklüğü, uygarlık
seviyesi, ekonomik faaliyetleri, dili, dini ve uyduğu kurallar farklı veya aynı
olsa da, ortak bir yaşayış biçimine sahip her insan topluluğu birtoplum meydana
getirir. Toplum bir araya gelen insanların basit bir toplamıdeğil, işlevsel
açıdan farklılaşmış kişiler arasında aynı veya benzer eylemlerin yer aldığı bir
örgüt biçimidir (Sungur, 2012: 3).
Toplumsal yapı ise toplumların
kültürel, etnik yapısını; toplumsal olayları, gelişmeleri; toplumdaki
ilişkileri, grup ve kurumları ortaya koyan bir kavramdır(Sungur, 2012: 4).
Toplumsal yapının unsurları: kültür, statü, roller, sınıf, gruplar, ilişkiler
ağı, toplumsal kurumlardır.
A.1Türk Toplumsal Yapısı
A.1.1Günümüz
Türkiye’sinde Toplumsal Yapısı
Toplumsal
yapıya genel olarak bakacak olursak toplumsal yapının unsurları üzerinde
değerlendirme yapmak gerekir.
Kültür unsuru
Yaşadığımız
coğrafya tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Tarih boyunca
16 tane Türk devleti kurulmuş ve Türk milleti birçok milletle ilişkiler
kurmuştur. Böyle bir çoğunluk sonucunda günümüz Türkiye’sinin kültüründe birçok
milletin ve uygarlığın izine rastlamak mümkündür. Dilimizde ki Arapça ve Farsça
kökenli kelimeler bu durumun bir kanıtıdır (Sungur, 2012: 28-37).
Aile unsuru
Türkiye
de iki temel aile yapısı vardır: Çekirdek aile ve geleneksel geniş aile(Batmaz
ve Aksoy, 1995: 49). Kentleşmenin ve modernleşmenin de etkisiyle çekirdek
aileyi kentlerde sıklıkla görmekteyiz. Günümüzde çekirdek aile oranı %80
civarındadır. Bunun yanında köyden kente göçün etkisiyle gecekondu ailesi de
ortaya çıkmıştır. Türkiye’de aileyi belirleyen ana unsur ekonomik değerlerdir.
%60 hizmet sektöründe geçimini sağlamaktadır. Tarımdan geçimini sağlayanlar ise
1980 yılına göre düşü yaşamış hizmet ve sanayi sektöründe çalışanların sayısı
artmıştır (Sungur, 2012: 66-68).
Eğitim unsuru
Türkiye’de
eğitim sınav odaklıdır. İlköğretim 8. Sınıf ile başlayan sınav maratonu meslek
sahibi olana kadar devam etmektedir. Bu durum dershaneleri eğitim sürecinde
önemli bir etken durumuna getirir.
Üniversiteye gidenlerin %60’ı meslek sahibi olmak için okumaktadır(Sungur,
2012: 93-97). Bu sene 4+4+4 eğitim sistemine geçilmekle birlikte bu sistemin
açıkları giderilmeye çalışılmaktadır. Bununla birlikte günümüzde dershanelerin
kaldırılması da tartışılmaktadır.
Din
unsuru
Türkiye’de
laiklik devlet yönetiminde belirlenmiştir. Ancak din hizmetleri kamu hizmeti
gibi yapılmaktadır. Türkiye’de çeşitli dinlere mensup insanlar bulunmakla
birlikte çoğunluk Müslümandır. İslam dinine ait düzenlemeler Diyanet İşleri
Başkanlığınca yürütülürken Hristiyanlık ve Musevilik gibi diğer dinler de Lozan
Hükümlerine göre sürdürmektedir (Sungur, 2012: 157-161).
B.MEDYA
Yazı,
ses ya da görüntü aracılığıyla, bireylerin ve toplumun haberleşmesini,
bilgilenmesini, iletişim kurmasını sağlayan, geniş ölçekte bilgi dağıtımı
yapan, geniş bir kitleyi hedef alanyazılı ve elektronik basın yayın araçlarının
tümüdür (Bahar, 2012: 68, Kara, 2011: 3). Medya yaygın olarak gazete, radyo,
televizyon gibi kitle iletişim araçlarının tümünü kapsayan bir ifade aracıdır. Medya,
toplumun kendisini kendisine gösteren bir tablodur. Genellikle bu tabloda ki
resimde insanların ne görmek istediklerine yer verilirken gerçekler
değiştirilerek, cezalandırılmak istenen cezalandırılarak, ödüllendirilmek
istenen de iyi şekilde gösterilerek topluma sunulur. Medya, günümüzde toplumsaldeğişmenin
de başlıca araçlarından biridir (Kara, 2011:4-6).
B.1Yeni Medya Düzeni
Gelişen ve küreselleşen dünyamızda
medya da yerel boyutların üstüne çıkılarak ulus aşırı hale gelmiştir. Bunun
temelinde yatan sebepler ise küresel ağlar, uluslararası bilgi paylaşımı
ortamının gelişmesi(Morley & Robins, 1997:18), gelişen teknoloji, fiber kablo
sistemlerinin genişlemesi, artan uydu sayısı, medya üzerinde ki psikolojik
savaştır. Ulaşım ve iletişim araçlarının gelişmesi ile zaman-mekân
kavramlarında değişiklikler olmuş coğrafi mesafenin rolü yok denecek kadar
azalmıştır (Morley & Robins, 1997: 172). Günümüzde bu sayede dünyanın başka
yerinde ki bir gelişmeden anında haberdar olunabilmekte, sosyal ağlar sayesinde
anında paylaşımlar yapılıp an be an takip edilebilmektedir. Dünyanın bir
yerinde çıkan müzik aynı gün dünyanın her yerinde popüler olarak dinlenmeye
başlamakta ve kısa bir süre içerisinde izlenme rekorları kırmaktadır. Bu durum
yeni dünyanın “küresel bir köy” ifadesine uyduğunu göstermektedir(Morley &
Robins, 1997: 173). Bu kadar küçülen dünyamızda medyanın da her yere ulaşması
çok küçük zamanlar almaktadır. İnsanları dolayısıyla toplumları etkilemekte yön
vermektedir.
B.1.1 Ulusal Medyadan
Küresel Medyaya
Küresel medyadan önce etkin olan
ulusal medya anlayışında “kamu yararı” ilkesi vardı. Yayınlar ulusal ve kamusal
değerlere paralel olurken, ulusun siyasi hayatına da katkıda bulunmalıydı. Bu
nedenlerden dolayı radyo ve televizyon farklı düşünce, etnik yapıdaki insanları
bir kamusal yaşam biçimi içerisinde birleştirmede başrol oynamıştır (Morley &
Robins, 1997: 28-29).
Küresel medyanın gelişmesiyle bu
durum tersine dönmüş, kamu hizmeti, siyasi hayata katkı, ulusal kültür ve
kimlik endişesi yeni medya piyasasının gelişiminin önünde engeller olarak
algılanmıştır (Morley & Robins, 1997: 28-29). Kar ve rekabet mantığıyla
hareket eden yeni medya, tüketici taleplerine cevap vermeyi ön planda
tutmaktadır(Morley & Robins, 1997: 30).
Küreselleşen
medya ile görsel ve işitsel üretim yurtsuzlaşmış, bununla birlikte yeni sanayi
ve iş kolları ortaya çıkıp, yeni dünya pazarları kurulmuştur (Morley & Robins,
1997: 18).
B.1.2Yeni Medya Düzeninde Özel Kanallar ve Televizyon Yayınları
Televizyon yayınları gerek diziler, filmler
gerekse eğlence, bilgilenme açısından kamu hayatındaki yerimizi belirlemekte,
zamanımızı planlamakta, siyasi ekonomik faaliyetlere yön vermektedir (Morley &
Robins, 1997: 102). Ayrıca medyada özel kanalların yayınları ve tutumları
ekonomi ve piyasalarda etkiler yaratırken (Morley & Robins, 1997: 18),
kitlelerin düşünceleri üzerinde etki yapmakta, bir olayın farklı şekilde anlaşılması,
farklı fikirleri dayatmakta, topluma farklı yönler verebilmede etkili
olmaktadır.
Televizyon
programlarının içeriklerinin ne olduğunun önemi kadar seyirciye nasıl sunulduğu
da önemlidir. Örneğin,haberleri dünyanın birçok yerinde birçok insan eş
saatlerle takip etmektedirler. Kanalın tutumu nasıl ise halkla yaptığı
röportajlarda seçilerek haberlerde bu tutum etrafında sunulmaktadır (Morley &Robins,
1997: 101). Haberlerin eksik veya fazla sunulmasında da yine özel kanalın
oluşturmak istediği tutum etkilidir.
Anında
yayın akışının etkilediği diğer bir nokta ise; ulusları etkileyen olayların
tarihsel perspektifini ortadan kaldırarak, “gerçek” olanı bir kurgu içerisinde
kanalın kendi çıkarları veya kendi ülkesinin çıkarları doğrultusunda seyirciye
aktarmasıdır (Morley & Robins, 1997: 296-298).
Medya
seyirciye anlamları ambalajlanmış şekilde sunar. Seyircinin yaptığı ise tuşa
basıp televizyonu açtıktan sonra zihinsel âleme doğru yol almaktadır. Bu
sihirli ortamda önceden hazırlanmış anlam ve manalara farkında olmadan ve hiç rahatsızlık
duymadan maruz kalır (Güneş, 1996: 103).
Medya
tarafından yayınlanan her bir program, yayınlayan kanalın teknolojisinden,
toplum içindeki imajından, bakış açısından etkilenir ve bunlarla biçimlenir (Güneş,
1996: 52). Televizyon programları ile birlikte farklı ekonomik, dini, etnik
yapıdaki bir toplum, kültürel kodlarla bu farklılıkları aşarak ortak bir toplum
haline getirebileceği gibi, toplumda taraflar çıkararak anarşinin artmasına da
sebep olabilir. Bütün bu durumlar yayınlara yüklenen anlamlar ve kültürel
kodlara bağlıdır. Çünkü seyirci anlamları ve kodları hazır şekilde elde eder
(Güneş, 1996: 104-107). Dallas dizisi hakkında yapılan araştırmaya bakarsak:
1980li yıllarda bütün dünyada popüler olan televizyon dizisi Dallas’ın, 80’li
yılların ortalarına gelindiğinde dünya kültür çeşitliliğine karşı artan bir
tehdit göstergesi olduğu tartışılmaktadır. Ancak farklı ülkelerde yapılan
araştırmaların sonucu ülkeler arsında yorumlamada farklılıklar olduğunu
görülmüştür. Bu sonuç medya izleyicisinin seyrettiğini yorumlamada ki
özgürlüğünü göstermektedir. Bunula birlikte bu tip programlar bir yorumu
diğerine tercih etmeyi sağlayacak şekilde tasarlanmış ve hazırlanmıştır (Morley
& Robins, 1997: 174). Ne kadar yorumlandığını düşünse de, aslında seçeneklerden
birini seçmektedir (Güneş, 1996: 104-107). Bu yorumlar ve seçenekler de kısıtlı
veya zorunludur. Kısacası televizyon seyirciye ne yapması gerektiğini söyler ve
seyircinin yorumlama özgürlüğü belli çerçevelerle sınırlı bırakılmaktadır.
B.1.3Yeni Medya
Düzeninde Reklamlar
Reklamlar Medyanın önemli bir
kısmını oluşturmaktadır. Reklamlarda yeni medya düzeniyle birlikte “Küresel
düşün, Yerel hareket et” düşüncesinin yerini “yerel düşün, yerel hareket et”
biçimine dönüşen yeni bir pazarlama stratejisi almıştır. Fritolays cipsi yiyen
Türk Köylüleri, Ramazan’da Cocacola içen Türk insanı olan reklamlar buna
örnektir.
Bunun yanında küresel temalı
reklamları olan Türk Ürünleri de Türkiye pazarında yer bulmaktadır. Türk kolası
içen Amerikalı, çubuğu bırakıp kaşıkla pirinç yiyen Çinli, Karadeniz çayı içen
İngiliz bu reklamlara örnektir (Akça, 2007: 100-101).
B.1.4Yeni Medya
Düzeninde Kültür
Medya
ve kültür sürekli birbiriyle etkileşim içerisindedir, biri diğeri üzerinde
nasıl hareket edileceğine yol gösterir, diğerini tanımlar, diğerinin içinde yer
alır (Güneş, 1996: 128). Değişme toplumların vazgeçilmez olgusudur. Radyo ve TV
yayınları toplumların değişmesinde önde gelen etkenlerdendir(Çavdarcı, 2002: 30).
Yeni
medya düzeni kar ve rekabet mantığıyla hareket ettiği için kimlik kaybı,
kültürel farklılıkların korunması gibi bir endişesi yoktur (Morley &
Robins, 1997: 39). Yeni medya düzeni ulus-devletin yeteneklerini aşarken,
ulusun değerlerini öldürmekle birlikte, ahlaki ve toplumsal gerçekleri yok
etmektedir. Ekonomik, kültürel üretim ve tüketim giderek küreselleşirken,
ulusal egemenliğin ve kimliğin sürdürülmesi de bu oranda zorlaştırılmaktadır (Morley
& Robins, 1997: 56-57). Bunun karşısında duran “yerel” ise medyanın yerel
ve bölgesel kültürlere katkı sağlamasını savunmaktadır. Bunlara karşı bir
tehdit olmaması gerekir (Morley & Robins, 1997: 39).
Önceleri kültürlerin belli bir sınırları
vardı. Kültür aktarımları göçler, ticaret, savaş yollarıyla gerçekleşiyor,
böylece kültürlerde zenginleşmeler de oluyordu (Morley & Robins, 1997: 177-178).Televizyon
uydu yayınları zaman-mekân kavramlarıyla ölçülemeyecek kadar uzak mesafelere
aynı anda ulaşabilmektedir. Bir köyün kültürü ile metropol kültürü aynı anda
aynı yayını izleyerek belli bir yola sevk edilmektedir. (Morley & Robins,
1997: 296-298) Yeni medya düzeniyle coğrafi kültür sınırları kalkmış,
“televizyon coğrafyası” oluşmuştur. Küresel köyümüz tek bir coğrafya haline
gelmiştir. Bunun sonucunda da dünya üzerinde melez kültürler oluşmuştur (Morley
& Robins, 1997: 177-178).
B.2Türkiye’de Özel
Kanalların Gelişimi
Türkiye’de
televizyonun ortaya çıkışına 2 temel neden verilmektedir. Birincisi 1950-60
arası artan şehirleşmedir. İkincisi ise 1950-60 sonrası mal ve hizmetlerin
“tüketim toplumu” kimliğine bürünen daha geniş halk yığınlarına ulaşması için
böyle bir vasıtaya gereksinim duyulmuştur (Anadol, 1992:36).
Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumu 1 Mayıs 1964 Günü Basın-Yayın binasında kurulmuştur.
Alman teknik yardımıyla 31 Ocak 1968 tarihinde deneme yayınları başladı. 30
kilometrelik bir alan içerisinde seyredilebilen bu yayınlar haftada 3 gün,
günde 3’er saat yapılıyordu. 1985 yılına kadar hem eleman hem de teknik olarak
gelişmeler yaşandı (Anadol, 1992: 39-40).01 Temmuz 1984’den itibaren de bütün
programların renkli yayını başlamıştır.
1986
Ekim ayında ise TRT televizyonu ikinci kanalını çıkarmıştır. 2 Ekim 1990 tarihinde
TRT 3 ile Doğu ve GüneydoğuAnadolu’ya yönelik yayın yapan, 22 ili kapsayan GAP
TV yayına girmiştir. 28 Şubat 1990’da uydu teknolojisinden yararlanılarak ilk
defa yurt dışınayayın yapacak olan TRT İNT; 30 Temmuz 1990 tarihinde bir eğitim
kanalı olan, örgün ve yaygın eğitim programlarının yanında müzik, drama,
belgesel gibi programlar da yayınlayan TRT 4 televizyon yayınları başlamıştır(Kara,
2011: 17).
1990 yılının bahar aylarında ‘Türkiye’nin ilk
özel kanalı’ (Kara, 2011: 18) önce Inter-Star sonra Star-1 adını alan kanal
deneme yayınına geçmiştir. Sonbahar aylarında düzenli yayına başlamıştır.
Star-1 izlenmeye başladıktan sonra, Star-1i önce Tele-on sonrasında Show TV,
kanal 6, HBB, ATV, TGRT, Flaş ve Kanal D takip etmiştir(Bülend & Gültekin,
2008:152).
C.MEDYANIN ÖZEL
KANALLARLA TÜRK TOPLUMSAL YAPISINA ETKİSİ
C.1 Şiddet Etkeni
Medya
toplum içerisinde şiddetin artmasında ki önemli etkenlerdendir (Yücel, 2013:
18). Aile Araştırma Kurumu ve Ömer Özer tarafından yapılan araştırmalar
sonucunda yayınların şiddet içerdikleri gözlemlenmiştir. Bu araştırmalardan
hareketle televizyonun şiddetin yoğun olduğu bir dünya olduğunu söylemek
mümkündür (Bülend & Gültekin, 2008:161-162).
Kurtlar
Vadisi Ocak 2003te ülkenin önemli kanallarından Show TV’de yayınlanmaya
başlamıştır. Dizinin her bölümünde bıçak ve silahla adam öldürülmekte, dizinin
başkarakteri olan Polat mafyayla mücadele ederek “vatana hizmet” adına
davranışlarda bulunmaktadır. Dizide cinayet rutin bir iş olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dizideki taraflar güçlerini şiddet yoluyla sunmakta ve kahramanca tavırlar
şiddet yoluyla aktarılmaktadır. İzlenme oranları raporlarına göre uzun süre
Türkiye’de en çok izlenen dizi olmuştur. Bazen Türkiye futbol takımlarının UEFA
kupasındaki maçlarını bile geride bıraktığı zamanlar olmuştur. 25 Mart 2004
tarihinde yayınlanan dizinin bölümünün izlenme oranı 16,3 iken aynı saatte
oynanan Valencia-Gençlerbirliği maçının izlenme oranı 14,3 olması bu duruma
örnektir(Bülend & Gültekin, 2008: 165-168).
Kurtlar
Vadisi ve benzer dizilerin toplumdaki yansımasını ise Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından 14 ili kapsayan, 12-18 yaş grubundaki 1120 ilk ve orta öğretim
öğrencisinin katıldığı araştırma gözler önüne sermektedir. Araştırmaya göre her
100 çocuk ve gençten 5’i kesici alet taşımaktadır. Çocukların %17,7 si
“filmlerdeki karakterlere özendiği için” taşıdığını ifade etmektedir (Bülend
& Gültekin, 2008: 165-168).
Dizilerdeki
karakterler toplumda bireyler tarafından kendileriyle bağdaştırılarak, hayali
kahramanların hareketlerinin kendi hayatlarına aktardıkları görülmekte ve bunun
sonucunda toplum içindeki şiddet oranında artış olmaktadır
.
.
C.2 TV ve Aile
Bir
toplumun birimi bireyler değil ailedir. Aile toplumların yapı taşıdır. Toplumun
ekonomik, siyasi örgütlenmesinde ki birimler, kamusal alanın temel parçasıdır.
Aile tıbbi, hukuki, eğitim, dini, psikiyatrik pek çok uygulamanın kesiştiği bir
kurumdur. Toplumun geleceğinin belirlendiği için aileyi devletten ne ayrı
“özel”, ne de mahremiyet olmasından dolayı devletin bir kurumu “kamu” niteliğiyle
değerlendirebiliriz (Morley &Robins, 1997: 96-97).
Medyada
yapılan yayınlar toplumun genel yapısıyla örtüşmediği takdirde toplumda olumsuz
etkiler yapar. Dizilerde gösterilen aile modeliyle gerçekte olan aile
modellerinin farklı olması sonucunda aileler televizyondaki ailelere benzemeye
çalışmaktadırlar. Televizyondaki programlar ailelerin genel yapısına etki
etmektedir. Bir haneiçinde izlenen programlar haneiçinde düşüncelerin
oluşmasına, ahlaki ve kültürel değerlerdeki değişikliklere, çocukların ruh
dünyasında izlerin oluşmasına, ileride kurulacak olan ailelerde yapısal
farklılıklar olmasında baş etkenlerden biridir.(Kalaycı, 2010:8-9-227)
Aile
içerisinde televizyondan en çok etkilenen çocuklardır (Cebeci, 1992: ). Ekonomikihtiyaçların
artmasının sonucunda ailedeki iki fertte çalışmaya başlamıştır. Bunun sonucunda
da çocuklar kendi hallerinde zaman geçirmekte başıboş kalmaktadırlar.Ailefertleri
akşam saatlerinde bir arada bulunmakta ve bu saatte de televizyon izlendiği
zaman aile içi iletişim azalmaktadır. Bu durum yeni neslin sosyalleşmesinde
olumsuz etki yapmaktadır.Kendine ailesi tarafından bir yol gösterilmeyen çocuklar
kendilerini kanıtlamak için uyuşturucu, esrar, sigara gibi farklı yollara
kaymaktadırlar. Medya içerisinde diziler ve bazı yayınlar da bu konuda olumsuz
bir yol gösterici olmaktadır.(Mora,2008)
Son
yıllarda yayınlanan dizilere baktığımız da dizlerin içerisinde mafya
karakterlerine yer verilmektedir(Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Yılan Hikâyesi,
Azap Yolu…). Mafya unsurlarının dizilerde yer verilmesi çocuklarda şiddet
eğilimini arttırmaktadır. Dizilerde cinsellik unsurunun ön plana çıkarılması
ise henüz bu konuda bir fikri olmayan çocuklarda ayıp kavramını anlamlarını
zorlaştırmakta, psikolojik izler bırakmaktadır. Cinsellikle ilgili
konuşulmayan, mahrem olan konuları seyreder hale gelmişlerdir (Kara, 2011: 52-55).
C.3 Medyanın Kadına
Etkisi
Medyadan
en çok etkilenen gruplardan birisi de kadınlardır. Kadınlar gelecek nesil olan
çocukların yetiştirilmesinde rol sahibi oldukları için ailenin etkilenmesinde
önemli bir role sahip olmaktadırlar(Kara, 2011: 27).
TV
çalışmayan ve evde duran kadınların arkadaşı konumuna gelmiştir. Gündüzleri ev
işlerinin arasında kendi programlarını izlemektedirler. Bu saatlerde kadın
programlarının ve pembe dizi olarak bilinen yayınların olması ve bu tarz
programların artmasıyla çalışmayan evde olan kadınların eve ve ailelerine ayırdıkları
zaman azalmış komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri zayıflamıştır (Cebeci, 1992: 60-61).
Kadınlar
kendilerini dizilerdeki karakterlerle özleştirmekte bu karakterlerin
hareketleri topluma yön vermektedir. Çirkinken güzelleşen kadın, aptal sarışın,
fettan kadın, anne olarak kadın rollerini dizilerde sıkça görmekteyiz. Bir
İstanbul Masalı dizisinin Esma’sında çirkinken güzelleşen kadın, Aliye
dizisindeki Leyla karakterinde fettan kadın, Bin Bir Gece dizisinde anne olarak
kadın rollerine yer verilmiştir (Bülend & Gültekin, 2008: 183-184).
C.4
Çocuk ve Çizgi Filmler
Çocuklar öğretmen ve ebeveynlerinden
çok televizyonun söylediklerini dinliyorlar. Televizyonda duyduklarına daha çok
itimat ediyorlar(Anadol, 1992: 65-67). Televizyonda ki çizgi filmlerin
etkisiyle aynılarını gerçekte yapmaya çalışıyorlar. Kendini Süpermen gibi
balkondan atan çocukların haberleri medyada defalarca duyduğumuz
haberlerdendir.
Günümüzde 24 saat çizgi film yayını
yapan kanalların olmasıyla çocuklar günün büyük bir kısmını televizyon başında
çizgi film izleyerek geçirmektedirler. Çizgi filmlerin ise çocukların
oyunlarına kadar girdiklerini, çocukların çizgi film kahramanlarının adlarıyla
kendilerini tanıttıkları, oyun içerisinde çizgi filmlerin bölümlerini tekrar
eden oyunlar oynadıkları, çizgi filmlerin içeriklerinin birçoğunda şiddet
olduğu da göz önünde bulundurulursa birçok çocuk oyununun şiddet üzerine
kurulduğunu söylemek mümkündür. Günün büyük bir kısmını televizyon izleyerek
geçiren çocuklar anti-sosyal olarak yetişmekte, akranlar arasında
iletişimlerinde eksiklik yaşamaktadırlar.
C.5 Medya
ve Eğitim
Eğitim,
bireyin bilgisi, kültür seviyesinin artması; toplumun gelişmesi ve
ilerlemesinin önemli bir araçtır. Günümüzde eğitimde okulların yanında TV, bilgisayar, internet gibi teknolojilerden de
faydalanılmaya çalışılmaktadır. Eğitim ve bilgi dünyası, yaygınlaşarak toplumun
tamamını içine alacak şekilde genişlemiş ve sürekli ilerleme içindedir (Çavdarcı
2002: 95-100).
Televizyon
geniş kitlelere ulaşmasından dolayı iyi bir eğitim aracı olarak kullanılabilir.
Teknolojik gelişmeler hakkında bilgilendirmeler; çiftçiye tarımsal alanda ki
yeniliklerin aktarılması; çeşitli bilgilendirme programlarıyla toplumun eğitim
ve kültür seviyesi giderek artacaktır (Cebeci, 1992: 62-63).
Bunun
yanında çocukların ders çalışacakları zamanı televizyon başında geçirmeleri ile
ilgili araştırmalarda yapılmıştır. Kanada da yapılan bir araştırmada televizyonun
kelime haznesi genel kültür yönünde olumlu; matematik, kitap okuma yönünde ise
olumsuz etki yaptığı sonucuna ulaşılmıştır (Batmaz & Aksoy, 1995: 33).
Televizyonun
zaman kullanımını olumsuz etkilediği için kitap okumanın önünde ki büyük
engellerdendir. Türkiye’de kitap okunabilecek saatler televizyon izlemeye tercih
edilmektedir (Anadol, 1992: 102).
C.6 Mahremiyet İhlali
Televizyonlar
evlerin oturma odasına kurulmuş birer sahnedir. Bu sahnenin yöneticileri ise
özel kanallardır. Özel kanalların yayınlarıyla evlerimizin içerisine
istemediğimi kişiler de rahatlıkla gelmektedir. ABD’de zencilerin başrolde
olduğu Julia dizinin yapımcısına beyazlar tarafından birçok şikâyet mektubu
gitmiş, “mahallemizden uzak tuttuğumuz zencileri, mahremiyetimize alıyoruz.”
Şeklinde tepkiler oluşmuştur. Bu durum televizyonların “mahremiyet ihlali”
yaptığının bir kanıtıdır (Morley & Robins, 1997: 177-178).
Diğer bir mahremiyet ihlali ise
ünlülerin hayatlarının ekranlara getirilerek özel hayatın gizliliğinin ihlal
edilmesidir. Ünlülerin arasında bu tür programlarla kendi reklamlarını
yaptıklarını da düşünenler vardır. Ancak bu durum ‘Medya Etiğine’ ters
düşmektedir (Kalaycı, 2010:227-232).
D. Sonuç
Medya küreselleşen dünya ile
birlikte yerelden uluslararası boyuta geçmiştir. Yerel medya ulusun değerlerine
hizmet ederken, küresel medya ya da yeni medya düzeni kar ve rekabet mantığıyla
çalışmakta kültürel değerlere katkı sağlamaktan ziyade önünde engel olarak
algılamaktadır. Yeni medya düzeniyle Dünya “Küresel Bir Köy” haline gelmiş ve
“Televizyon Coğrafyası” oluşmuştur. Medyanın yapısı ve içeriği de bu doğrultuda
yapılanmıştır. Yayınlar izlenme oranlarına göre şekillenmekte, yayınların
toplumun değerlerine uygun olmasından ziyade daha çok neyin izlenme amacı
güdülmektedir.
Medya şiddet içerikli yayınlarla
toplumda şiddetin ve suçun artmasına neden olurken, bu yayınları izleyen yeni
nesil de suça meyilli olarak yetişmektedir.Aile içerisinde bireyler
birbirlerine ayıracakları zamanları ekran başında geçirmekte; komşu
ziyaretlerinin yerine evde oturup televizyon izlemek tercih edilmektedir.
Çalışmayan ve evde duran kadınlar günün belli bölümünü ekran başında
geçirmekte, artan kadın programları da bu durumu körüklemektedir. Bunun
sonucunda aile içerisinde iletişim azalmakta; komşuluk, arkadaşlık gibi sosyal
ilişkiler zayıflamaktadır. Çocuklar izledikleri çocuk programlarını gerçek
hayatta uygulamaya çalışmakta ve oyunlarında bunlara yer vermektedirler. Kitap
okumanın yerine televizyon izlemeyi tercih etmektedirler. Çocuklar kendilerine
sakıncalı programlara maruz kalmakta ve gelişimlerinde olumsuz etkiler meydana
gelmektedir. Medya etiğine dikkat edilmemekte ve mahremiyet ihlali sıkça
yapılmaktadır.
KAYNAKÇA
1. Morley,
D. &Robins, K. (1997), Küresel Medya
Elektronik Ortamlar ve Kültürel Sınırlar (Çeviren: Emrehan Zeybekçioğlu),
İstanbul: Ayrıntı Yayınları
2. Güneş,
S. (1996, Ocak), Medya ve Kültür: Sessiz
Yığınların İntiharı, Ankara: Vali Yayınları
3. Gökaliler,
E. & Yalım, F. (2008, Nisan), Medya ve Cinsellik, Medya Analizleri (Editör: Ahmet Bülend & Bilgehan Gültekin),
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
4. Alem,
J. (2008, Nisan), Medya ve Şiddet, Medya
Analizleri (Editör: Ahmet Bülend & Bilgehan Gültekin), Ankara: Nobel
Yayın Dağıtım
5. Atabey,
M. (2007), Cola’yı A LA Turka Satmak: Türk Rüyası, Amerikan Rüyasına Karşı, Kimlik, Medya ve Temsil: Kimlik Kurgusu ve
Temsilleri Üzerine (Derleyen: Emel Baştürk Akça), Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım
6.
Anadol, C. (1992, Ocak), Televizyon Yayınlarının Milli Kültüre
Tesirleri, İstanbul: Türkiye Milli Kültür Vakfı
7.
Cebeci, S. (1992, Mart), Büyülü Kutu Büyülenmiş Toplum, İstanbul:
Şule Yayınları
8.
Kalaycı, A. R. (2010), Medya profesyonellerinin ve medyanın Aile
Algısı, Ankara: T. C. Başbakanlık Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel
Müdürlüğü Yayınları
9.
Batmaz, V. & Aksoy, A. (1995), Türkiye’de Televizyon ve Aile, Ankara:
T. C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları
1. Bahar,
H. İ. (2012), Sosyalleşme, Sosyoloji(Editör:
H. İbrahim Bahar) Ankara: Polis Akademisi Yayınları
11. Mora,
N. (2008). Medya ve kültürel kimlik,
Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 5: 1, Erişim: http://www.insanbilimleri.com
12. Çavdarcı,
M. (2002), Türkiye’de Sosyal Değerlerin
Aşınması Ve Kültür Sömürgeciliği, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Isparta
13. Sungur,
Z., Karkıner N., Güllüpınar F., Sündal
F. Vd. (2012) Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar, Türkiye’de Kültür
ve Kültürel Değişim, Türkiye’de Aile Kurumu ve Nüfusla İlgili Sorunlar,
Türkiye’de Eğitim Kurumu ve Sorunları, Türkiye’de Din, Sekülerleşme ve
Toplumsal Dönüşüm,Türkiye’nin Toplumsal
Yapısı(Editör: Zerrin Sungur), Anadolu Üniversitesi Yayınları, http://eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/IKT307U.pdf
14. Kara,
T. (2011), Görsel Medyanın Aile Bireyleri
Üzerindeki Etkisi Üzerine Bir Araştırma, TÜİK Uzmanlık Tezi, T.C.
Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Manisa
Yücel, M. T. (2013), Adalet Psikolojisi, Ankara: Afşar Ma