Necip HAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Necip HAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Necip HAN-Grup Yorum Gerçeği

Günümüzde ademoğluna oynanan oyunlar, algısı  üzerinden yürütülür.Zihnimize kazınmak istenen bütün fikirler teknolojinin bize sunmuş olduğu görsel ve işitsel güzelliklerin ahengiyle hissiz  ve habersiz yöntemlerle gerçekleştirilir.Bir olayın gerçekliğini ve doğruluğunu araştırmak ölüm riski taşıyan hayati bir operasyon titizliğini gerektiren bir çalışmadır.Bu araştırmada izlenecek yol:Zahir ve Batın incelemesidir. Zahir; bir varlığın görebildiğimiz, temaşaa edebildiğimiz kısmını oluştururken Batın ise varlığa ait olan ancak bizim görmemizin mümkün olmadığı kısmını oluşturur.Örnek vermek gerekirse: bir ağacın dalları, meyvesi ve gövde yapısı bizim görebildiğimiz kısımları iken (Zahir); içeride ağacın besin ve su ihtiyacını karşılamak adına ağacın her zerresine kadar uzanan yapılar bizim göremediğimiz ancak gerçekte var olan yapılardır.(Batın). Olayları incelerken de bu düstur ile incelediğimiz takdirde olayın gerçekliğine ulaşmamız daha muhtemeldir.Ancak ne yazık ki pozitif bilimlere haddinden fazla kıymet verişin arttığı bu asırda görünmeyene inanmak biraz zorlaşmakta.


Bilindiği gibi bazen olayın görünen kısmıyla perde arkası farklılık arz etmetedir.Ülkemizde de perde arkasında korkunç emellerini gerçekleştirmek isteyenler görünen yüzlerine, halkımızın önkabullerine yönelik maskeler takmakdırlar.Bunun en kolay yolu ise Mustafa Kemal Atatürk hayranlığı ve onun yolunda yürüyoruz kisvesidir.Ülkemizin önderine olan bu müthiş saygıyı ve ona ait değerlerin hiçbirinin yadırganamayacağını bilen toplum mühendisleri bunu çok iyi değerlendirmektedirler.DHKP-C bunun en basit örneğidir.Grup Yorum’un görünen yüzü(Zahiri) ; Atatürk’ün izinden giden ve Atatürk’ün söylemleriyle kendine hedefler belirleyen devrimci gençlere hitap eden bir müzik grubu olduğudur.Lakin Grup Yorum’un görünmeyen yüzü(Batını);  DHKP-C nin sempatizan kazandığı ve DHKP-C’yi meşrulaştıran, onun ideolojisine ses olan bir müzik grubu olduğudur ve bu amaçla kurulduğudur.Bu yazıyı okurken bile bunu kabullenmeyen bir çok güruh vardır ve zaten oynanan oyunun tutmasının sebebi de budur.Çünkü naif halkımız Atatürk’ün söylemleriyle hareket eden toplumsal kuruluşların kötü niyetli olacağını hiçbir zaman düşünmez.Daha önce de belirttiğimiz gibi halkımızın zaafını bilen toplum mühendisleri bu durumu lehlerine çevirmeyi çok iyi bilir.Zahir de Atatürkçü iken Batın’da Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti ve Misak-ı Milli’yi bölmek adına her türlü eylemi gerçekleştiren bi yapı oluşturur bu kişiler.Malesef Grup Yorum gerçeği de bun en bariz örneğidir.


GRUP YORUM'UN DHKP-C HATIRASI


Büyük Takip'te şok DHKP-C itirafları


Necip HAN


13 Temmuz 2013 Cumartesi

Necip HAN-Toplum Mühendisliği ve Medya

Toplum Mühendisliğinin en etkili araçlarından bir diğeri medyadır.
Medya  bireylerin bilgi, duygu, düşünce, inanç, tutum ve davranışlarını etkileyebilecek çok büyük bir güce sahiptir. Sadece kişilerin değil, aynı zamanda toplumsal grupların, toplumsal örgüt ve kuruluşların, kısacası bütün toplumun ve kültürün, Medyanın biçimlendirici ve belirleyici etkisinden kurtulabilmesi epey zor görünmektedir.

Gelişmiş ya da gelişmekte olan toplumlarda Medya, ekonomik açıdan büyük ölçüde devlete ve yüksek bütçeli sermaye gruplarına bağımlıdır. Hal böyle olunca, “Medyanın kimler tarafından yönetildiği, en azından potansiyel olarak kimler tarafından kontrol edilebileceği?”sorularını cevaplamak hiç de zor olmayacaktır. Medya herşeyi bir metaya dönüştüren, alınıp-satılabilecek nesneler haline getiren kapitalist kültürün yani “tek boyutlu insanların” yaratıldığı bir araçtır.

Medyanın bir diğer işlevi toplumu homojen bir yapı olarak şekillendirmeye çalışmaktır ve onu tek bir kitle haline getirmektir. Toplumun kurgulanışı hakim güç tarafından denetlendiği için topluma kazandırılmaya çalışılan mana ve  değerlerde egemen güç tarafından belirlenir.




Herbert Schiller:Medya, Toplumun hakimiyetini elinde bulunduran seçkinlerin, kitleleri kendi amaçları doğrultusunda biçimlendirmesinin vasıtalarından biridir.


Medyanın en etkili aracı hiç kuşkusuz Televizyonlardır.
Bu mecra yüzünden iletişimsizlik giderek yaygınlaşır ve derinleşir. İletişimsizlik ve toplumsal körleşmenin iç içe geçmesi de insanın yabancılaşmasını devreye sokar. İnsanları devamlı bir girdi bombardımanına tutan televizyon,insana düşünme olanağı tanımaz ve tüm yaşam alanlarından uzaklaştırdığı gibi politik yaşamdan da koparır. Politika uzmanların işi olarak görülmeye başlanır ve insanlar sadece seçimden seçime bu sürece dahil edilir.İnsanlar bu seçim oyununda etkili oldukları yanılsaması ile diğer seçime kadar politikadan uzaklaşır.

Yalnızca düşünsel süreçlere etki etmekle kalmaz televizyonlar.İnsanın tüm yaşam alışkanlıkları üzerinde etkili olur.Okumanın yerini tv seyretme alır, izlemenin yarattığı bağımlılık sebebiyle uykusuzluk, oburluk gibi çeşitli fiziksel sorunlar ortaya çıkar ve bu sorunlar insanı düşünmekten, düşlemekten alıkoyar.İnsan bedeni ve beyni üzerindeki iktidarı kaybettiğinde iktidarın bir oyuncağına dönüşür.



Televizyonun insanlara etkileri üzerine  Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırma sonuçlarını aktaran Sanders’in belirttiğine göre çocuklar hergün televizyonda çeşitli görüntülere maruz kalmaktalar ve ışıkla sesten oluşan bu gösteriyle monolog bir halde edilgen izleyiciler haline gelmektedirler.Bu görüntüler Sanders’e göre: “beyine acımasızca işliyor”ve çocukların “imgelemi üzerinde silinmez izler bırakıyor”.Bu gerçek, televizyonun insan bilinci üzerindeki derin etkisini göstermektedir.
Araştırma sonuçlarına göre;
3-5 yaşları arasında, yani beynin bilişsel ve dilsel gelişiminin en önemli döneminde, bir çocuk haftada en az 28 saat televizyon izliyor. Bu çocuk 5 yaşına geldiğinde artık toplam 6000 saat televizyon izlemiş oluyor. İlkokul öğrencileri için ortalama izleme süresi haftada 25 saat, lise öğrencileri içinse haftada 28 saat. Televizyonun etkilerini düşünecek olursak; 5 yaşına gelmiş bir çocuk ortalama 6000 saat programlanmıştır diyebiliyoruz ve buda medyanın toplum mühendisliği içerisindeki rolünü gözler önüne seriyor.



*Barış Çoban-Televizyon ve Tektipleşme çalışmasından derlemedir.

Necip HAN


6 Temmuz 2013 Cumartesi

Necip HAN-Toplum Mühendisliği ve Eğitim(2)

 Bugünkü makalemizde Toplum Mühendisliği ve Eğitim konu başlığına kaldığımız yerden devam ediyoruz.Dünyanın global bir elit tarafından yönetildiğini savunan ve İngiliz bir  yazar olan David İcke' ın "Eğitim Sistemi ile Köleleştirilen Beyinler" videosundaki nüktelerini yorumlayarak konuya açıklık getirmeye çalışacağız.


 1-)David Icke:Beynin 2 lobu vardır.Sol beyin kelime ve bu dünya gerçekliğini içerir.Sağ beyinde ise yaratıcılık ve sanat yeteneği vardır.Bunlar Corpus Colossum ile birbirine bağlanır.
Bilindiği üzere insan beyni 2 lobtan oluşmaktadır.
Sağ beynin işlevi:Yaratıcılık, Subjektif, Hatırlama, Bütünü görme, İç güdüsel, Sezgisel, Hissetme, İşitme, Duyma, Koklama, Tat alma, Ritmik, Hatırlama, Müzikal'dir
Sol beynin işlevi:İşlevleri: Adlandırma, Matematiksel işlemler, Dili doğru kullanma, İnceleme Parçayı görme, Sistemli,Analiz etme, Disiplinli, Objektif Sınıflandırma, Mantık yürütme, Sıralama 'dır
Tüm bilim adamları tarafından ulaşılan ortak sonuç dünyanın en zeki insanlarının sağ ve sol beyini aynı etkinlikte ve ortak olarak kullandıklarıdır.  
2-)David Icke:Öncelikle beynimizin az bir kısmını kullanıyoruz, neden? Açığa çıktıki yaptıkları sistem bizi sol beynimize hapsediyor.Okul ve üniversitelerde bilgiyi sol beynimize yığıyorlar ve sınav zamanında geri istiyorlar.Sana söyleneni beni ikna edecek şekilde geri verirsen sınavı geçiyorsun ve başarılı oluyorsun.
Tüm dünyada 7 yaşında okula başlayan , hayal kurmaya bayılan, resim yaparken aldığı hazzı başka bir yerde bulamayan ve oyun hamuruyla kendi rüya alemini canlandıran o mucizevi taze beyinler malesef müfredat denilen o zorunlu eğitim yöntemiyle düşünme yeteneğimizi sol beyne doğru itiyor.Sana yığınla bilgi veriyor, matematiğin reel hayatta karşılığı olmayan gereksiz labirentleriyle uğraştırıyor ve bunu sınav zamanında aynı sana öğrettiği şekilde geri istiyor.Ve eğer sen müthiş bir müzik kulağına sahip olsan, eşi benzeri bulunmayan bir çizim yeteneğine hakim olsan bile öğrendiğin bilgiyi tekrar kağıda aktaramıyor veya üç-beş gereksiz matematik sorusunu çözemiyorsan sistem gereği "gerizekalı" damgasını yemen içten bile olmuyor. 




3-)David Icke:Eğer bu bilgiyi sağ beynini kullanarak bana geri verirsen "sınıfta düzeni bozmak ile suçlanıyorsun
Bu nükteye en güzel örnek öğretmenleri tarafından başarısız ve algılama yetisinden uzak olarak adlandırılan bilim adamları ve dahilerdir: Einstein, Ludwig van Beethoven, Edison, Steve Jobs ve daha niceleri.
4-)David Icke:Doktor, politikacı, gazeteci, iş adamı, avukat vs olmak için gençlik hayatın boyunca sol beynine kaydedip sınav kağıtlarına dökmen gerekiyor.
Sistemin içerisinde birer kilit nokta değerini taşıyan  ve sistemi döndürecek birer dişli  görevini gören her bürokrat, asker, polis, avukat, politikacı ve benzeri kişiler sistemin kendilerine öğrettikleriyle ve sistemin, beyinlerine kalıp olarak yerleştirdiği çerçeveyle yetişiyor ve haliyle herkes sistemin zihinimize çizmiş olduğu kırmızı sınırların ötesinde düşünemiyor.

 5-)David Icke:Öğretmen olmak için de aynısını yapman gerekiyor.Sonra eğitim fakültesine gidiyorsun mezun oluyorsun aynısını başkalarına yapman gerekiyor ve çocukları sistemin istediği gibi yetiştiriyorsun.

Yani sistem bir süre sonra kendi kendini işleten ve döndüren bir sistem haline geliyor.Bize öğretilen gibi yaşıyor, bize öğretilen gibi düşünüyor ve bizden istenilen gibi bir birey oluyoruz.Bize öğretilen hayat bilgisinin aslında zırva olduğunu hiç düşünmüyor, tarih derslerinde verilen bilgilerin su götürmez kesinliğiyle yaşıyor, fen bilgisinde maddenin en küçük yapı taşının atom olduğunu kabul ediyor ondan daha küçüğünü hayal edemiyoruz.Ama sonra sistemden aykırı düşünen birileri çıkıp tüm bu tabuları yıkıyor.Atomdan daha küçük parçacıklar da var diyor.Afallıyoruz.
6-)David Icke:Bütün sistem sol beyin esirleri tarafından yönetiliyor.Ve bu bir kısır döngüdür.Bu herhangi bir bakanlığın eğitim sistemi değildir.Bu gizli düşüncelerin titizlikle hesaplandığı bir sistemdir ve ne yaptıklarının farkındalar.

Videonun Orjinali:



David Icke
Eğitim Sistemi İle Köleleştirilen Beyinler 

Necip HAN
 

5 Temmuz 2013 Cuma

Necip HAN-Mustafa(@ConDalton) Röportajı

Sosyal medya her geçen gün gücüne güç katan ve kitlelerin aynı anda bir çok ağ aracılığıyla etkileşim halinde bulunduğu bir platform.Bu nedenle bende sosyal medyayı ve gücünü, blogta bana ayrılan köşemden sosyal medyanın popüler kimlikleriyle, liderleriyle ve kanaat önderleriyle röportajlar yaparak aktarmak istiyorum.Röportaj teklifimizde bizi geri çevirmeyen Twitter fenomeni Mustafa(@ConDalton) Bey'e teşekkür ediyor ve sosyal medya üzerine yaptığımız ilk röportajı okuyucularımıza sunuyorum.Gerçekten Mustafa(@ConDalton) Bey bize kaydadeğer bilgiler aktarmış.Samimi ve mütevazi cevaplarını hep birlikte okuyalım:

Öncelikle bizimle Röportaj teklifini kabul ettiğiniz için tekrar teşekkür ederiz Mustafa(@Con Dalton) Bey.

1-)Biraz kendinizden bahsetmek ister misiniz?

- Adım Mustafa, mimarlık öğrencisiyim, İzmir doğumlu aslen Trabzonluyum. Yay burcuyum, DJlik ve yayıncılıkla uğraşıyorum, sosyal medya danışmanlığı yapıyorum, sanırım bu kadarı şimdilik yeterli.

2-)Sosyal Medya Danışmanı ve Sosyal Medya Aşığı olarak bize Sosyal Medyanın gücünden bahsedebilir misiniz? Bilindiği üzere günümüzde bütün basın yayın mecralarının hepsi internet ortamına aktarılmakta ve yeni nesil kuşaklara baktığımızda televizyon ve gazetelere ayırdıkları vakit sosyal medyaya ayırdıkları vakitten çok daha az olmaktadır.Sosyal Medya diğer mecra ve yayınlardan daha önemli bi hale geldi diyebilir miyiz?

-Yeni nesil çabuk sıkılıyor, popüler kültür çok çabuk değişiyor. Bir derinliği olmasa bile sosyal medya hem hızlı yayılma potansiyeli olan hem de daha etkili bir alan, günümüzde bir çok şirket ve kurum sosyal medyanın gücünü kullanıyor. Büyük bir reklam pazarı olmuş durumda. Gençler için gelir kaynağı oldu diyebilirim.



 

























3-)Sosyal Medyanın güçlü olması ile birlikte günümüzde Sosyal Liderlik kavramı ve Sosyal Liderler ortaya çıktı.Sizinde Twitter hesabınız üzerinden belki çoğu köşe yazarı ve sanatçının takipçisinden fazla takipçiniz olması nedeniyle bir Sosyal Lider olduğunuz söylenebilir.Siz kendinizi büyük bir kitleye hitap eden bir Sosyal Lider olarak görüyor musunuz?  
 

-Sosyal liderlik olayı biraz değişken, sonuçta burada sizi yazdıklarınızla yargılıyorlar. Her zaman iyi feedback alacaksınız diye bir şey yok, eleştiriye açık olmanız gerekiyor. Geçenlerde yaşanılan olaylarla ilgili yazdıklarıma istinaden böyle bir ünvanı kabul edebilirim. Yazdıklarımı destekleyenler kadar desteklemeyenleri de anlamaya çalışıyorum. Zor bir şey aslında bu kaldıramayacağınız cümlelerde yazılabiliyor, olgunlukla alakalı bu.

4-)Sosyal Medya uzmanları tarafından en çok tartışılan konulardan biri de Sosyal Medya’da popülerlik = iyi bir itibar mı? konusudur.Size göre popüler olmak binlerce takipçi sayısına sahip olmak mıdır yoksa atılan bir  Twitter mesajının 2 saat içerisinde ilgili kişileri, markaları, ya da önemli derecedeki konumları etkileyebilecek düzeyde olması mıdır?

-Takipçi sayısının bir önemi yok, ne kadar Twitter engellemeye çalışsa da fake, boot vs. accountlar açılıp, satılarak takipçi sayınız artabilir veya decklere kayıt olarak RT sayınızı arttırabilirsiniz, önemli olan iyi veya kötü aldığınız feedback tweetleridir, bununda en güvenilir ölçeği Klout'dur. Bkz. http://klout.com/#/condalton Skorunuz ne kadar yüksek ise ajanslar, bu işten anlayan insanlar gücünüzün farkında olur. Fenomen kavramı bitti artık, eğer sokağa çıktığınızda veya biriyle konuşulurken adınız geçiyorsa, tanınıyorsanız, popülersiniz demektir ki bu da çok iyi bir şey değil, sıkılabiliyorsunuz zaman zaman.



 















5-)Atılan bir twitter mesajının insanlar üzerindeki etkisi yüksek ise biz bu duruma Sosyal Medya’da Kanaat Önderliği diyoruz.Örnek vermek gerekirse bir Sosyal Medya Kanaat Önderi ile herhangi bir mankenin Twitter takipçi sayıları eşitken Kanaat Önderin’in attığı bir twit takipçilerini etkiliyor ve onların hayatlarında bazı kararlar almasına sebep oluyor ama  manken kişi için bu durum sözkonusu olamıyor.Sizi Twitter üzerinden takip eden binlerce kişi var ve siz Kanaat Önder’i olduğunuzu düşünüyor musunuz?
 

-Ukalalık gibi duruyorum ben burada, çünkü oraya yansıttığım, beni rahatlatan karakter fazla aykırı. Radyo yayınlarımda barışan çiftler oldu, yazdıklarımla siyasi düşüncesi değişenler vs. bir çok anekdot var bunun gibi, bunlar hoş şeyler. Kaanat Önderi demek ne kadar doğru olur bilemem ama beni takip eden 70 bin insan varsa takip etmeyip tweetlerime bakan 150 bin insan var bunu biliyorum.

6-)Sosyal Ağ’larda hesap açıp tanınmak isteyen ve belki bunun için meşru/gayri meşru her türlü yolu deneyen bir çok insan varken sizde takipçilerinize bu konu hakkında bazı tavsiyeler vermek ister misiniz?
 

-Bu saatten sonra tutunmak için über şeyler yazmaları gerekiyor, bir süreden sonra artık ne yazsanız yürüyor. Ben yayınlarımla, müzisyen kimliğimle destekledim olayı, arkası geldi.

 7-)Eklemek istediğiniz bir şey yada takipçilerinize buradan iletmek istediğiniz bir şey var mı?

- Beni veya başkalarını tweetleriyle yargılamasınlar, sanal dünyayı çok kafaya takmasınlar. Ben kendimi fenomen olarak görmüyorum artık o kadar seviyesiz bir ortama döndü ki, sadece eğlenceme bakıyorum. Teklifiniz için teşekkürler.
 

http://condalton.com/
https://www.facebook.com/mstfmsr
https://twitter.com/condalton

2 Temmuz 2013 Salı

Necip HAN- Toplum Mühendisliği ve Eğitim (1)

Toplum Mühendisliğinin en etkili aracı, resmi olarak insanı biçimlendirmenin en etkili yolu eğitimdir.İnsanları eğitim ile biçimlendirirken kullanılan yöntem ise Endoktrinasyondur.
"Endoktrinasyon, insanların kişiliklerinin, özgür iradelerinin ve düşüncelerinin yok edilerek, belli bir iktidarın doğrularının ve zihinsel kodlarının insanların zihinlerine yerleştirilmesidir"
 
 "Her rejim kendi vatandaşını resmi eğitim yoluyla yaratır."(Emre Kongar). Kendi vatandaşını yaratma çabasında olan rejimlerin  zorunlu eğitimde  "Milli Eğitim" aracıyla  tektip vatandaşlar üretip, onları Sistem'e itaat ettirme çabası kaçınılmız olmaktadır.Sistemin eğitim felsefesi, kişilerin sadece meslek edinmesine ve toplumun maddi refahına katkıda bulunmasına yardımcı olan iş ve insan gücünü üretmekse, Sistem sadece kendi çıkarına çaba sarfedecek köleler üretiyor demektir.Evet Sistem halkı kendi idealindeki model doğrultusunda birer kul formatına dönüştürmek istiyor ve rejiminin devamını bu şekilde garanti altına aldığını zannediyor.Halbuki düşünen ve üreten beyinlerle birlikte medenileşen halkın, Sistemi zamanın ihtiyaç ve  gerekliliklerine göre dönüştürmesi, devletleri her zaman daha kalıcı kılmıştır.Asıl olan sistemin halkı dönüştürmesi değil halkın, sistemi çağın gerekliliklerine ve ideallere göre dönüştürmesidir.Bu nedenle eğitim-öğretim bireyin kişilik özelliklerinin oluşmasına ve toplumun kaliteli bir ferdi olmasına katkıda bulunmak amacıyla düzenlenmelidir.

Otoriteye güvenen, onun buyruklarını sorgulamayan ya da bir eleştiriye tabi tutmadan kabul etme eğiliminde yetişen insanlar aynı zamanda, çoğunluğun düşüncesini kabul etmenin insan doğasına ait bir özellik olması nedeniyle eğitim yoluyla kolay bir şekilde istenilen kalıba girmektedirler.


İşte sistemin yöntemi Endoktrinasyon'sa, ezberci eğitim beraberinde geliyor ve okullarımız yaratıcılığı öldürmek üzere seferber oluyor.Çünkü herkesin aynı kalıplar içinde düşünüp, aynı ideolojiler doğrultusunda fikirler üretmesi gerekiyor.






 Okulların yaratıcılığı öldürmesi üzerine Ken Robinson tarafından yapılan bu konuşmayı şiddetle tavsiye ediyorum.Bu konuşmayı mutlaka sonuna kadar izlemeli ve Ken Robinson'un yaptığı analizlere kulak vermelisiniz.Çünkü bu tespitler günümüzde gerçekten çok fazla sorgulanmıyor. 

Ken Robinson
"Okullar Yaratıcılığı Öldürüyor" 





Necip HAN


1 Temmuz 2013 Pazartesi

Necip HAN-Toplum Mühendisliği

Günümüzün en iddialı meselelerinden biri de Toplum Mühendisliğidir.
Toplum Mühendisliğine dair ülkemizde henüz yeteri kadar akademik çalışma bulunmamaktadır ve aynı zamanda Toplum Mühendisliği kavramı kulaklarımıza henüz aşina bir kavram değildir.

Toplum Mühendisliği;
  • Toplumun inşâ edilmesi, yeniden şekillendirilmesi ve yönlendirilmesi uğraşısıdır.
  • Bu uğraşının altında aslında insanın tarih öncesinden beri gelen Tanrı olma isteği yatmaktadır.
  • Toplumları istediği yöne evirmek, istediği gibi düşündürmek, onları yönetmek ve onları kontrol etmek tiran ruhlu firavunvari insanların her zaman en yüce idealidir.
Toplum Mühendisliği günümüz iktidarlarının, büyük şirketler grubu sahibi iş adamlarının, devletlerin, lobilerin ve gücü elinde tutup insanları yönlendirme gayretine girişimiş herkesin kafa yorduğu, üzerine derin çalışmalar yaptığı bir alandır.



 

Toplum Mühendisliği konusu derin, kaydadeğer ve özel bir konudur.
Ben de bu blogtaki köşemden Toplum Mühendisliği ve  Toplum Mühendisliğinin en etkili araçları olan medya ve eğitim gibi alanlarla ilgili yazı dizisi yayınlamayı planlıyorum.Ve eğer vaktiniz varsa Dünya Hafıza Şampiyonu Melik Duyar’ın resmi internet adresinde paylaştığı video yu şiddetle tavsiye ediyorum.İnsanların aslında yönetildiğini ancak yönetilirken  nasıl yönlendirilidiğini fartketmediğini bu video tüm gerçekliğiyle ortaya koyuyor.Öncelikle Melik Safi Duyar'ın bu konuyla ilgili yazdıklarından en can alıcı yerleri paylaşalım ve video'yu sunalım :

"Yıllar önce bir devlet memuru olarak çalışırken o günkü sistemin çalışmaya kredi veren bir yapıda olmadığını anlamıştım.
Ne kadar yetenekli ve çalışkan olduğunuzdan çok kimleri tanıdığınızın daha önemli olduğunu keşfetmiştim. 
Sistemin bir parçası olmak yerine sistemi düzeltmeye gücünün olduğuna inanan genç bir adamdım. Çalışkandım, hırslıydım ve herkes televizyon izlerken, eğlenirken ben kendi kişisel gelişim ve eğitimime  yatırım yapıyordum. Sistemi düzeltmeye kararlıydım. Politikaya atılıp bu düzeni değiştirenlerden olacaktım.
Derken o bozuk istemin içinde dahi, çalışkansan ve dürüstsen senin için ilahi bir adaletin geçerli olduğunu anladım. Çeşitli burslar kazandım. A.B.D.’de ve İngiltere’de ekonomi ve liderlik konularında eğitim gördüm. Teknik bir adamdım. Sistemi düzeltmeye talipsem ekenomiden anlamam ve liderliğin püf noktalarını çözmem gerektiğine inanıyordum. Toplum karşısında konuşma ve hitabet dersleri aldım. A.B.D’nin dünyayı yönetmek için gelecek 50 – 100 yılın planlarını yaptığını anladım. Ülkemize ve dünyaya dışarıdan bakmanın farkını yaşadım. Beyaz Sarayı dışarıdan izleyen değil, o dönemin A.B.D. başkanı baba George Bush’un davetlisi olarak (ABD hükümetinden burs olan öğrenciler olarak) içini görenlerden oldum.
Bütün bu eğitimleri aldıktan ve biraz olgunlaştıktan sonra sistemi politikaya atılarak değiştirmenin tek başına mümkün olmadığını, bunun bir ekip işi olduğunu ve boşuna çalıştığımı anladım. Şüphesiz politika sistemin düzeltilmesi için daha etkili ve güçlü bir yol. Ancak sistemi politikayla düzeltmek yerine daha yavaş giden, ama çok daha etkili bir yöntemin olduğunu da keşfetmiştim. Değişimin yolu eğitimden geçiyordu. 
 Konu eğitim, kişisel gelişim ve öğrenme olunca, bunun önünde de çok önemli engeller olduğunu yaşadım ve gördüm. Toplum içindeki büyük bir kitle farkında olmadan magazinsel haberlerle, eğlenceyle vb. faaliyetlerle oradan oraya sürükleniyor. Kendi istediklerini değil, farkında olmadan kendilerine empoze edileni yapıyor ve düşünüyorlar, zamanı boşa harcıyorlar."
Artık Uyanma Zamanı!
It's time to Wake Up!
 

Necip HAN
                                                                                           





28 Haziran 2013 Cuma

Necip HAN- DHKP-C Gerçekleri (2)

DHKP-C Gerçekleri üzerine yaptığımız bir önceki haberle örgütün eylemlerini ve eylem mantığını açıklayan twitleri yayınlamıştık.Bu twitleri atan kişinin gerçekliğine dair kanıtı bir önceki haberimizde bulabilir ve hatta kişiyi kendiniz takip ederek gerçek olma ihtimaline dair çıkarımı kendiniz yapabilirsiniz;      https://twitter.com/Mustafaselanik3

Şimdi yayınlayacağımız twitlerde ise yine çok can alıcı bilgiler yer almakta.Örgütün tabanı, gelir kaynakları, hedefi, lojistik desteği hakkında paylaşımlar sunulmuş.Bizde bunları düzenleyip paylaşmak istedik.




    













Necip HAN

27 Haziran 2013 Perşembe

Necip HAN- DHKP-C Gerçekleri (Solun Karanlık Yüzü)

Daha önce DHKP-C yapılanmasının içinde bulunan bir isim yakın zamanda bir twitter hesabı açtı ve bu hesap üzerinden DHKP-C'nin kan donduran eylemlerini, yapılanmalarını ve nasıl çalıştıklarını takipçileri ile paylaşıyor.Yazdıklarının çok ciddi bilgiler olması ve takipçilerinin, bilgileri paylaşan kişinin gerçekliğinden %100 emin olmak istemesi nedeniyle paylaşımcı dün Gazeteci-Yazar Özlem Özcan ile buluştu.Ve Özlem Özcan tüm samimiyetiyle bu kişinin gerçekten daha önce bu yapılanmanın içinde olduğunu  kişinin anlattıklarıyla tasdik ettiğini, bu kişinin twitterdan böyle ciddi bilgileri paylaşmasının sebebi olarak ise kendisi gibi başka gençlerinde aldanarak bu yapılanmanın içinde bulunmamasını istediği için yaptığını  açıkladı.Bende bu kişinin paylaştığı o çok mühim bilgileri derleyip sizlere sunuyorum. Paylaşımcıyı  https://twitter.com/Mustafaselanik3  adresinden takip edebilirsiniz.

Not: Resimlere tıkladığınızda orjinal boyutuyla açılacak ve okumanız mümkün olacaktır.


















































Necip HAN

24 Haziran 2013 Pazartesi

Necip HAN-İran Tehlikesi ve Türkiye-İran Eğitim Anlaşması

Türkiye aleyhine birçok olayın arkasında İran varken İran ile yaptığımız anlaşmalar kaygı verici.İran'ın ülkemizde mühim bulduğu her alana casus yerleştirmeye çalışıp Türkiye ile ilgili önemli bir istihbarat ağı oluşturmayı hedeflediği ortaya çıkan haberlerle aşikar.Aşağıda İran'ın Türkiye ilgili operasyonlarına yönelik basında yer alan linkleri paylaşıyorum:

İran'dan Türkiye'ye casus hemşireler geliyormuş: http://blog.milliyet.com.tr/iste-mektup--iran-dan-turkiye-ye-casus-hemsireler-geliyormus---/Blog/?BlogNo=345905

İran istihbaratı Türkiye'ye sızmak için kadınları kullanmış! : http://www.habername.com/haber-iran-istihbarati-turkiyeye-sizmak-icin-kadinlari-kullanmis-88559.htm

İran'ın Türkiye'deki istihbarat oyunu ortaya çıktı! : http://www.sonkale.org/iran-in-turkiye-deki-istihbarat-oyunu-ortaya-cikti-h177244.html

  

Bu ve bunlar gibi bir çok olayda İran'ın Türkiye üzerindeki projeleri ortaya çıkmasına karşın hükümette bazı isimler sürekli İran'la bir iletişim içinde.Ve bazı anlaşmalar yapmakta. Bunlardan en önemlisi de İran'ın Türkiye üzerindeki faaliyetleri kolaylaştırılacak,geçmiş dönem Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in İran'la yaptığı "Eğitim Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı".  

  
İşte Resmi Gazete de yayımlanan Belgesi:

İran'ın Türkiye'deki istihbarat oyunu ortaya çıktı!

Kaynak : http://www.sonkale.org/iran-in-turkiye-deki-istihbarat-oyunu-ortaya-cikti-h177244.html



İran'ın Türkiye'deki istihbarat oyunu ortaya çıktı!

Kaynak : http://www.sonkale.org/iran-in-turkiye-deki-istihbarat-oyunu-ortaya-cikti-h177244.html
İran'ın Türkiye'deki istihbarat oyunu ortaya çıktı!

Kaynak : http://www.sonkale.org/iran-in-turkiye-deki-istihbarat-oyunu-ortaya-cikti-h177244.html

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu anlaşma ile hedeflenenler şu şekildedir: 

***Anlaşma anaokulu seviyesine uzanan faaliyetler öngörüyor. Öğretmen, uzman, öğrenci değişimlerinin yanı sıra taraflar birbirlerini bölgesel ve uluslararası alanda düzenledikleri eğitim çalışmalarına, sanat festivallerine, konferanslar, seminerler, bilimsel ve sportif etkinlikler ile öğrenci olimpiyatlarına davet etmeyi, bu tür etkinliklere katılımda gerekli kolaylığı sağlamayı taahhüt ediyor.

***İki ülke ayrıca karşılıklı olarak anaokulundan üniversiteye, halk eğitimden bilgi iletişim teknolojilerine kadar çok geniş yelpazede bilgi ve kaynak değişimine gidecek. 

***Ortak kitap fuarları, sergi ve tiyatro etkinlikleri düzenlemeye imkan veren anlaşmada deprem sonrası kriz yönetimine dair de işbirliği, bilgi paylaşımı ve ortak çalışma beyanı var. Ayrıca Türkiye'yi temsil eden bir öğrenci teşkilatının İran'daki karşılığı ile bağ ve işbirliği kurması öngörülüyor. 

***Türkiye ile İran'ın internet üzerinden karşılıklı 10 liseyi birbirine bağlayarak, bilgi paylaşımında bulunacak 

***Ortak uzman çalıştayları, eğitim bakanlıklarında basılan yayınların paylaşılması ve karşılıklı gönderilen eğitimcilere kolay ve ücretsiz oturum sağlanması

En önemlisi ise  "VAN'DA ORTAK ÜNİVERSİTE AÇILIYOR : Türkiye ile İran eğitim anlaşmasına dayanarak Van'da ortak üniversite kurma çalışmaları da devam ediyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) ile İran Tebriz Üniversitesi'nin yürüteceği projenin toplantıları devam ediyor. YYÜ Rektörü Prof.Dr. Peyami Battal, projenin ilk toplantısının YÖK heyeti ile birlikte gittikleri Tebriz'de yapıldığını, ortak üniversite fikrinin tamamen hükümetler arasındaki anlaşmalara bağlı olarak geliştiğini belirtti. Tebriz Üniversitesi Rektörü Parviz Ajideh de hükümetlerinin bu ciddi projeye önem verdiğini, hayata geçirmek için çaba sarf ettiğini vurguladı." (http://www.samanyoluhaber.com/gundem/Iran-ile-imzalanan-anlasmada-dikkat-ceken-detay/1018411/)

Necip HAN

İran'ın Türkiye'deki istihbarat oyunu ortaya çıktı!

Kaynak : http://www.sonkale.org/iran-in-turkiye-deki-istihbarat-oyunu-ortaya-cikti-h177244.htmlNecip Han     

23 Haziran 2013 Pazar

Necip HAN-Yanlış Muhalefet

Yaklaşık bir hafta önce Akp mitingindeki Beyaz Tv sunucusunun mikrofonuna yansıyan "Erdoğan'ın G..'nün Kılıyım" videosu çok yankı uyandırmıştı. 

                                                                  
Bunun üzerine "halkın içinden biri görünümlü" Gül Taşlı Cenal adlı kişi Müftü'nün karısı olduğunu söyleyerek müslümanlık, 5 vakit Namaz, şalvar, dindarlık gibi bazı kavramlar üzerine nutuk  atmıştı bir video üzerinden.Sonra bu video ilk olarak Yılmaz Özdil'in twitter adresinden paylaşılmış müthiş tıklanma rekoru kırmıştı.



                      
Sonra videodaki kişinin Eski CHP Burhaniye İlçe Başkanı Faruk Cenal'ın eşi ve Bar İşletmecisi Gül Taşlı Cenal adına sahip olduğu tespit edilmiş, kimliği deşifre edilmişti.Aslına bakılırsa videoyu sağ duyulu izleyen biri için kadının üzerinde bulunan bu yaz günündeki polar , yüzünden ve gözünden okunan samimiyetsiz jest ve mimikler olayın kurmaca olduğuna dair ipuçları veriyordu.Zaten sosyal medyada çıkan bir sürü yalan haber üzerine artık insanlar çoğu şeye şüpheci yaklaşıyor ve bu haberlere karşı gerçekten derin bir çalışma ve araştırma başlatıyorlar.İşte en güzel örneklerinden birini de bu olay teşkil ediyor.

"Eski CHP Burhaniye İlçe Başkanı Faruk Cenal'ın eşi olduğu öğrenilen Gül Taşlı Cenal'ın başörtülü görüntüleri partide de tepkilere neden oldu. CHP İl Başkanı Muzaffer Mavuk, konu hakkında inceleme başlatıldığını, gereğinin yapılacağını söyledi."


http://www.objektifhaber.com/muftu-karisiyim-yalani-desifre-oldu-179431-haber/


Sonra araştırmaların bir sonucu daha alındı ve Gül Taşlı Cenal'ın "DuranAdam" ile ilgili sosyal bağlantısı da ortaya çıktı

http://www.sondevir.com/manset/136326/barcinin-kizi-duran-adamin-ogrencisi-cikti.html


Ve en sonunda bu duruma dayanamayan Güş Taşlı Cenal A haber' de canlı yayına çıktı ve dava edilmemesi için gözyaşı döktü.



 

 Asıl vurgulamak istediğim Gül Taşlı Cenal adlı kadının yaptğı yanlışa dikkati çekmek değil,20-30 senedir yanlış sergilenen muhalefet refleksi ve bu refleksin aslında sözsahibi hükümetlere kazandırdıklarıdır.Muhalefet karalamacı bir politika yerine akılcı ve çözümcü, üretici bir vizyon geliştirip bunu izlese herkes bundan emindir ki alternetafi bulunmadığı düşünülen hükümetlere alternatif bir seçenek olurlar.Hatta insanlar "bir kere de bu insanları deneyelim sürekli alternatif projeler üretiyor, farklı meselelere farklı çözümler geliştiriyorlar " söylemiyle bu vizyona sahip bir muhalefete vefalı yaklaşacakdır.Ama malesef bu karalamacı politikanın geri dönüşleri bu olaydaki gibi alındığında muhalefet her geçen gün daha çok kan kaybediyor, iktidar her geçen gün daha çok kazanıyor.Güçlü bir iktidar karşısında güçlü bir muhalefet üretemeyen siyasetimiz, demokrasimize kaybettiriyor, bu nedenle de demokrasinin havasını teneffüs etmekte hala zorlanıyoruz.

                                                                                                                                       

                                                                                                            Necip Han
                                                                                           Polis Akademisi 2.sınıf Öğrencisi   

                        

20 Haziran 2013 Perşembe

Necip HAN-İMF'ye Borç Bitti ama Kimlerden Borç Alındı

             Mayıs ayında İMF'ye borcumuzun kalmadığını duyuran Hükümet malesef kimlerden borç   alındığını duyurmadı.İMF'ye borcumuzun bittiğini duymak kulağımıza hoş gelsede, borcun borçla kapatıldığı öğrenemek gerçekten üzücü.Hazine Müsteşarlığı'nın resmi web sitesinde yer alan 7 Haziran 2013'te yapılan Basın Duyurusu'na göre; Dünya Bankası'ndan Rekabet ve Tasarruflar Kalkınma Politikası Kredisi adı altında 624,1 milyon Avro tutarında bir kredi sağlanmıştır.
            
             Alınan kredinin toplam vadesi 20 yıl, geri ödemesiz dönemi 3,5 yıldır.


Belge:




Belge'nin aslına Hazine Müsteşarlığı'ndan ulaşmak için : http://www.hazine.gov.tr/default.aspx?nsw=iqmgQocZByo=-H7deC+LxBI8=&id=4&nm=27

adresinden 7 Haziran'daki duyuruya tıklamanız yeterli.

Not: Bu bilgi gazete ve haber sitelerinde yer almamıştır.


                                                                                                     Necip Han