8 Ekim 2013 Salı

Deneme

Bilinir ki insanoğlu hayatını sarmalayan bazı kişi veya fikirlere gereğinden fazla değer adletmezse hayat çokta çekilir bir dert değildir.Koklamaya kıyamadığın her güzelliğin içine ufakta olsa birer zahmet tohumu gizlenmiş, her mutluluğun bitecek olması endişesi insanın keyifle yemekten korktuğu o leziz lokmayı kursağında bırakmıştır.Felsefeye yapma niyetinde değilim.O "hayatını anlamını çözdüm artık" artisliğinden de bir o kadar uzağım.Yakınmak istediğim bazı meseleler var lakin kaderi tenkit yahut yaratılışımı sorgulayış kibri de değil bu.Başarısızlığımın sebeblerini ve kendimi arayış desek yeridir heralde.Yaşım 20'li yaşlara varmışken hala içten içe nasıl bir insan olmam gerektiğini sorgulamaktan bunaldığım zamanlarım çok bu aralar.Çocukluğumu çok özlüyorum.Çocukluk anılarımın gerçekliği ve yaşamaya dair verdiği lezzet , şimdi yaşadıklarımın gerçekliğinin belki 10 katı.Halbuki tüm çocuklar gibi bende büyümeyi çok dilemiştim her gece başımı yastığa koyduğumda.Kardeşimle aynı odada yatıp muhhabbetten uyuyamadığımız günlerin o samimane buğusunu, şimdi tutkunu olduğum hiç bir zevk ve insanda bulamam, bu bana güneş gibi aşikâr.İlkokulda aşık olduğum kıza hissettiğim duygu selinin yerini bugün aşık olsam en hasına, damlalar alamaz.Her geçen gün saflığımı kaybediyorum, saflığımızı kaybediyoruz.Çocukken etrafımdaki tüm insanlarla o kadar alakadar, o kadar onlara muhabbet beslerken, şimdi içimdeki sesle, kendi isteklerimin sesiyle o kadar alakadarım ki etrafımdakilere değer vermeye müsade etmiyor bencilliğim.Kayboluyorum.Kendime dair isteklerimin ve hayallerimin girdabında boğuluyorum.Bu tuzlu suyu içtikçe yanıyorum, yandıkça içiyorum.Kısır bi döngü..."İnsan Ne ile Yaşar?" derken Tolstoy  sorunun cevabının Sevgi olduğunu çok sonradan öğreniyorum.Hayatımdan sevgiyi çıkarınca geriye hiç birşey kalmadığını görüyorum.Ancak bunu zamanında farketmeyişimin diyetini çektiğim vicdan azaplarıyla o kadar ağır ödüyorum ki artık hayatı ıskaladığımı, hayatta kazanılması gereken o ruh inceliğini ve olgunluğunu bu vakitten sonra kazanamayacağı düşünüyor, bu fırtınalı hal ile ruhumun tüm derinliklerine sıtmalı bi rüzgarın usulca iliştiğini ve beni artık içten içe zayıflattığını hissediyorum.Çektiğim ızdırabın en acılı kanserden bazen daha katlanılmaz bi acı verdiğini düşünüyorum, halbuki kesinlikle değildir bundan da bi o kadar eminim....Sevgi diyorduk.İnsanın özüdür sevgi.Sonsuz bir sevme kabiliyetine sahiptir kalp.Bunu aşık olduğunuzu zannettiğiniz zamanlarda hissederseniz.Aşık olduğunuzu zannetiğiniz dedim, bunu başka bir denemede açıklarım ancak konumuza dönecek olursak o aşk duygusuyla kavrulduğunuz zamanları hatıranızda canlandırabilirseniz, tüm bedenenizle o ateşten gömleğin içine girdiğiniz zamanı tahayyül edebilirseniz bu sevme duygusunun diğer tüm duygulardan ne kadar kuvvetli olduğunu kıyas edebilirsiniz.Küçücük bir virüsün bedene sızmasıyla dağ gibi adamların kuvvetine dair bütün hisslerini kaybedip yataklara düşmesinden daha etkilidir ruha  sızan karasevdanın etkisi.Tüm bunları göz önünde bulundurduğumda anlıyorum ki, başarmak, başarılı olmak dediğim şey gelip geçici etiketler (Üniversite sınavını kazanmak, başarılı bir iş adamı olmak.. vs) değil de Sevme'ye ait sırrın gerçekliğine ulaşmak, kendimi aramaktan kastettiğim şey ise Sevme hissinin herkesi kuşatacak derecede kalbimde hasıl olmasıdır.Bu hissi kalbimde bulmamdır.O zaman kendimi bulduğumu düşünmeye başlarım belkide. Ama başaramıyorum.Çocukluğumdan bu yana kaybettiğimi hissiyatımı geri döndürmek bana göre imkansız.

1 yorum: