31 Ekim 2013 Perşembe

Medya ve Özel Kanalların Türk Toplumsal Yapısına Etkileri



Özet
            Medya, toplumu bilgilenmesini, gelişmelerden haberdar olmasını, haberleşmesini, iletişim kurmayı sağlayan, toplumun sosyalleşmesinde rol oynayan kitle iletişim araçlarının hepsini kapsamaktadır. Teknolojinin gelişmesi sonucu Dünya küçülerek tek bir coğrafya haline gelmiş, coğrafi mesafelerin bir önemi kalmamıştır. Bu gelişmeler sonucu kar ve rekabet mantığıyla hareket eden ve kimlik kültür kaygısı olmayan yeni medya düzeni ortaya çıkmış, özel kanallar kurularak ekranlarda hâkim hale gelmişlerdir. Medya ve özel kanalların toplumda şiddetin artmasına, kültürel yozlaşmalara, iletişim kopukluklarına, toplum içinde aile ve kadının yerinde değişmelere neden olmaktadır. 

A.TOPLUMSAL YAPI KAVRAMI

Büyüklüğü, uygarlık seviyesi, ekonomik faaliyetleri, dili, dini ve uyduğu kurallar farklı veya aynı olsa da, ortak bir yaşayış biçimine sahip her insan topluluğu birtoplum meydana getirir. Toplum bir araya gelen insanların basit bir toplamıdeğil, işlevsel açıdan farklılaşmış kişiler arasında aynı veya benzer eylemlerin yer aldığı bir örgüt biçimidir (Sungur, 2012: 3).

Toplumsal yapı ise toplumların kültürel, etnik yapısını; toplumsal olayları, gelişmeleri; toplumdaki ilişkileri, grup ve kurumları ortaya koyan bir kavramdır(Sungur, 2012: 4). Toplumsal yapının unsurları: kültür, statü, roller, sınıf, gruplar, ilişkiler ağı, toplumsal kurumlardır.


A.1Türk Toplumsal Yapısı


A.1.1Günümüz Türkiye’sinde Toplumsal Yapısı

Toplumsal yapıya genel olarak bakacak olursak toplumsal yapının unsurları üzerinde değerlendirme yapmak gerekir.

Kültür unsuru

Yaşadığımız coğrafya tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Tarih boyunca 16 tane Türk devleti kurulmuş ve Türk milleti birçok milletle ilişkiler kurmuştur. Böyle bir çoğunluk sonucunda günümüz Türkiye’sinin kültüründe birçok milletin ve uygarlığın izine rastlamak mümkündür. Dilimizde ki Arapça ve Farsça kökenli kelimeler bu durumun bir kanıtıdır (Sungur, 2012: 28-37).

Aile unsuru

Türkiye de iki temel aile yapısı vardır: Çekirdek aile ve geleneksel geniş aile(Batmaz ve Aksoy, 1995: 49). Kentleşmenin ve modernleşmenin de etkisiyle çekirdek aileyi kentlerde sıklıkla görmekteyiz. Günümüzde çekirdek aile oranı %80 civarındadır. Bunun yanında köyden kente göçün etkisiyle gecekondu ailesi de ortaya çıkmıştır. Türkiye’de aileyi belirleyen ana unsur ekonomik değerlerdir. %60 hizmet sektöründe geçimini sağlamaktadır. Tarımdan geçimini sağlayanlar ise 1980 yılına göre düşü yaşamış hizmet ve sanayi sektöründe çalışanların sayısı artmıştır (Sungur, 2012: 66-68).

Eğitim unsuru

Türkiye’de eğitim sınav odaklıdır. İlköğretim 8. Sınıf ile başlayan sınav maratonu meslek sahibi olana kadar devam etmektedir. Bu durum dershaneleri eğitim sürecinde önemli bir etken durumuna getirir.  Üniversiteye gidenlerin %60’ı meslek sahibi olmak için okumaktadır(Sungur, 2012: 93-97). Bu sene 4+4+4 eğitim sistemine geçilmekle birlikte bu sistemin açıkları giderilmeye çalışılmaktadır. Bununla birlikte günümüzde dershanelerin kaldırılması da tartışılmaktadır.

            Din unsuru

Türkiye’de laiklik devlet yönetiminde belirlenmiştir. Ancak din hizmetleri kamu hizmeti gibi yapılmaktadır. Türkiye’de çeşitli dinlere mensup insanlar bulunmakla birlikte çoğunluk Müslümandır. İslam dinine ait düzenlemeler Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülürken Hristiyanlık ve Musevilik gibi diğer dinler de Lozan Hükümlerine göre sürdürmektedir (Sungur, 2012: 157-161).

B.MEDYA

Yazı, ses ya da görüntü aracılığıyla, bireylerin ve toplumun haberleşmesini, bilgilenmesini, iletişim kurmasını sağlayan, geniş ölçekte bilgi dağıtımı yapan, geniş bir kitleyi hedef alanyazılı ve elektronik basın yayın araçlarının tümüdür (Bahar, 2012: 68, Kara, 2011: 3). Medya yaygın olarak gazete, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarının tümünü kapsayan bir ifade aracıdır. Medya, toplumun kendisini kendisine gösteren bir tablodur. Genellikle bu tabloda ki resimde insanların ne görmek istediklerine yer verilirken gerçekler değiştirilerek, cezalandırılmak istenen cezalandırılarak, ödüllendirilmek istenen de iyi şekilde gösterilerek topluma sunulur. Medya, günümüzde toplumsaldeğişmenin de başlıca araçlarından biridir (Kara, 2011:4-6).


B.1Yeni Medya Düzeni

            Gelişen ve küreselleşen dünyamızda medya da yerel boyutların üstüne çıkılarak ulus aşırı hale gelmiştir. Bunun temelinde yatan sebepler ise küresel ağlar, uluslararası bilgi paylaşımı ortamının gelişmesi(Morley & Robins, 1997:18), gelişen teknoloji, fiber kablo sistemlerinin genişlemesi, artan uydu sayısı, medya üzerinde ki psikolojik savaştır. Ulaşım ve iletişim araçlarının gelişmesi ile zaman-mekân kavramlarında değişiklikler olmuş coğrafi mesafenin rolü yok denecek kadar azalmıştır (Morley & Robins, 1997: 172). Günümüzde bu sayede dünyanın başka yerinde ki bir gelişmeden anında haberdar olunabilmekte, sosyal ağlar sayesinde anında paylaşımlar yapılıp an be an takip edilebilmektedir. Dünyanın bir yerinde çıkan müzik aynı gün dünyanın her yerinde popüler olarak dinlenmeye başlamakta ve kısa bir süre içerisinde izlenme rekorları kırmaktadır. Bu durum yeni dünyanın “küresel bir köy” ifadesine uyduğunu göstermektedir(Morley & Robins, 1997: 173). Bu kadar küçülen dünyamızda medyanın da her yere ulaşması çok küçük zamanlar almaktadır. İnsanları dolayısıyla toplumları etkilemekte yön vermektedir.

B.1.1 Ulusal Medyadan Küresel Medyaya

            Küresel medyadan önce etkin olan ulusal medya anlayışında “kamu yararı” ilkesi vardı. Yayınlar ulusal ve kamusal değerlere paralel olurken, ulusun siyasi hayatına da katkıda bulunmalıydı. Bu nedenlerden dolayı radyo ve televizyon farklı düşünce, etnik yapıdaki insanları bir kamusal yaşam biçimi içerisinde birleştirmede başrol oynamıştır (Morley & Robins, 1997: 28-29).

            Küresel medyanın gelişmesiyle bu durum tersine dönmüş, kamu hizmeti, siyasi hayata katkı, ulusal kültür ve kimlik endişesi yeni medya piyasasının gelişiminin önünde engeller olarak algılanmıştır (Morley & Robins, 1997: 28-29). Kar ve rekabet mantığıyla hareket eden yeni medya, tüketici taleplerine cevap vermeyi ön planda tutmaktadır(Morley & Robins, 1997: 30).

Küreselleşen medya ile görsel ve işitsel üretim yurtsuzlaşmış, bununla birlikte yeni sanayi ve iş kolları ortaya çıkıp, yeni dünya pazarları kurulmuştur (Morley & Robins, 1997: 18).


B.1.2Yeni Medya Düzeninde Özel Kanallar ve Televizyon Yayınları

 Televizyon yayınları gerek diziler, filmler gerekse eğlence, bilgilenme açısından kamu hayatındaki yerimizi belirlemekte, zamanımızı planlamakta, siyasi ekonomik faaliyetlere yön vermektedir (Morley & Robins, 1997: 102). Ayrıca medyada özel kanalların yayınları ve tutumları ekonomi ve piyasalarda etkiler yaratırken (Morley & Robins, 1997: 18), kitlelerin düşünceleri üzerinde etki yapmakta, bir olayın farklı şekilde anlaşılması, farklı fikirleri dayatmakta, topluma farklı yönler verebilmede etkili olmaktadır.

Televizyon programlarının içeriklerinin ne olduğunun önemi kadar seyirciye nasıl sunulduğu da önemlidir. Örneğin,haberleri dünyanın birçok yerinde birçok insan eş saatlerle takip etmektedirler. Kanalın tutumu nasıl ise halkla yaptığı röportajlarda seçilerek haberlerde bu tutum etrafında sunulmaktadır (Morley &Robins, 1997: 101). Haberlerin eksik veya fazla sunulmasında da yine özel kanalın oluşturmak istediği tutum etkilidir.

Anında yayın akışının etkilediği diğer bir nokta ise; ulusları etkileyen olayların tarihsel perspektifini ortadan kaldırarak, “gerçek” olanı bir kurgu içerisinde kanalın kendi çıkarları veya kendi ülkesinin çıkarları doğrultusunda seyirciye aktarmasıdır (Morley & Robins, 1997: 296-298).

Medya seyirciye anlamları ambalajlanmış şekilde sunar. Seyircinin yaptığı ise tuşa basıp televizyonu açtıktan sonra zihinsel âleme doğru yol almaktadır. Bu sihirli ortamda önceden hazırlanmış anlam ve manalara farkında olmadan ve hiç rahatsızlık duymadan maruz kalır (Güneş, 1996: 103).

Medya tarafından yayınlanan her bir program, yayınlayan kanalın teknolojisinden, toplum içindeki imajından, bakış açısından etkilenir ve bunlarla biçimlenir (Güneş, 1996: 52). Televizyon programları ile birlikte farklı ekonomik, dini, etnik yapıdaki bir toplum, kültürel kodlarla bu farklılıkları aşarak ortak bir toplum haline getirebileceği gibi, toplumda taraflar çıkararak anarşinin artmasına da sebep olabilir. Bütün bu durumlar yayınlara yüklenen anlamlar ve kültürel kodlara bağlıdır. Çünkü seyirci anlamları ve kodları hazır şekilde elde eder (Güneş, 1996: 104-107). Dallas dizisi hakkında yapılan araştırmaya bakarsak: 1980li yıllarda bütün dünyada popüler olan televizyon dizisi Dallas’ın, 80’li yılların ortalarına gelindiğinde dünya kültür çeşitliliğine karşı artan bir tehdit göstergesi olduğu tartışılmaktadır. Ancak farklı ülkelerde yapılan araştırmaların sonucu ülkeler arsında yorumlamada farklılıklar olduğunu görülmüştür. Bu sonuç medya izleyicisinin seyrettiğini yorumlamada ki özgürlüğünü göstermektedir. Bunula birlikte bu tip programlar bir yorumu diğerine tercih etmeyi sağlayacak şekilde tasarlanmış ve hazırlanmıştır (Morley & Robins, 1997: 174). Ne kadar yorumlandığını düşünse de, aslında seçeneklerden birini seçmektedir (Güneş, 1996: 104-107). Bu yorumlar ve seçenekler de kısıtlı veya zorunludur. Kısacası televizyon seyirciye ne yapması gerektiğini söyler ve seyircinin yorumlama özgürlüğü belli çerçevelerle sınırlı bırakılmaktadır.


B.1.3Yeni Medya Düzeninde Reklamlar

            Reklamlar Medyanın önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Reklamlarda yeni medya düzeniyle birlikte “Küresel düşün, Yerel hareket et” düşüncesinin yerini “yerel düşün, yerel hareket et” biçimine dönüşen yeni bir pazarlama stratejisi almıştır. Fritolays cipsi yiyen Türk Köylüleri, Ramazan’da Cocacola içen Türk insanı olan reklamlar buna örnektir.
            Bunun yanında küresel temalı reklamları olan Türk Ürünleri de Türkiye pazarında yer bulmaktadır. Türk kolası içen Amerikalı, çubuğu bırakıp kaşıkla pirinç yiyen Çinli, Karadeniz çayı içen İngiliz bu reklamlara örnektir (Akça, 2007: 100-101).

B.1.4Yeni Medya Düzeninde Kültür

Medya ve kültür sürekli birbiriyle etkileşim içerisindedir, biri diğeri üzerinde nasıl hareket edileceğine yol gösterir, diğerini tanımlar, diğerinin içinde yer alır (Güneş, 1996: 128). Değişme toplumların vazgeçilmez olgusudur. Radyo ve TV yayınları toplumların değişmesinde önde gelen etkenlerdendir(Çavdarcı, 2002: 30).

Yeni medya düzeni kar ve rekabet mantığıyla hareket ettiği için kimlik kaybı, kültürel farklılıkların korunması gibi bir endişesi yoktur (Morley & Robins, 1997: 39). Yeni medya düzeni ulus-devletin yeteneklerini aşarken, ulusun değerlerini öldürmekle birlikte, ahlaki ve toplumsal gerçekleri yok etmektedir. Ekonomik, kültürel üretim ve tüketim giderek küreselleşirken, ulusal egemenliğin ve kimliğin sürdürülmesi de bu oranda zorlaştırılmaktadır (Morley & Robins, 1997: 56-57). Bunun karşısında duran “yerel” ise medyanın yerel ve bölgesel kültürlere katkı sağlamasını savunmaktadır. Bunlara karşı bir tehdit olmaması gerekir (Morley & Robins, 1997: 39).

 Önceleri kültürlerin belli bir sınırları vardı. Kültür aktarımları göçler, ticaret, savaş yollarıyla gerçekleşiyor, böylece kültürlerde zenginleşmeler de oluyordu (Morley & Robins, 1997: 177-178).Televizyon uydu yayınları zaman-mekân kavramlarıyla ölçülemeyecek kadar uzak mesafelere aynı anda ulaşabilmektedir. Bir köyün kültürü ile metropol kültürü aynı anda aynı yayını izleyerek belli bir yola sevk edilmektedir. (Morley & Robins, 1997: 296-298) Yeni medya düzeniyle coğrafi kültür sınırları kalkmış, “televizyon coğrafyası” oluşmuştur. Küresel köyümüz tek bir coğrafya haline gelmiştir. Bunun sonucunda da dünya üzerinde melez kültürler oluşmuştur (Morley & Robins, 1997: 177-178).

B.2Türkiye’de Özel Kanalların Gelişimi

Türkiye’de televizyonun ortaya çıkışına 2 temel neden verilmektedir. Birincisi 1950-60 arası artan şehirleşmedir. İkincisi ise 1950-60 sonrası mal ve hizmetlerin “tüketim toplumu” kimliğine bürünen daha geniş halk yığınlarına ulaşması için böyle bir vasıtaya gereksinim duyulmuştur (Anadol, 1992:36).

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu 1 Mayıs 1964 Günü Basın-Yayın binasında kurulmuştur. Alman teknik yardımıyla 31 Ocak 1968 tarihinde deneme yayınları başladı. 30 kilometrelik bir alan içerisinde seyredilebilen bu yayınlar haftada 3 gün, günde 3’er saat yapılıyordu. 1985 yılına kadar hem eleman hem de teknik olarak gelişmeler yaşandı (Anadol, 1992: 39-40).01 Temmuz 1984’den itibaren de bütün programların renkli yayını başlamıştır.

1986 Ekim ayında ise TRT televizyonu ikinci kanalını çıkarmıştır. 2 Ekim 1990 tarihinde TRT 3 ile Doğu ve GüneydoğuAnadolu’ya yönelik yayın yapan, 22 ili kapsayan GAP TV yayına girmiştir. 28 Şubat 1990’da uydu teknolojisinden yararlanılarak ilk defa yurt dışınayayın yapacak olan TRT İNT; 30 Temmuz 1990 tarihinde bir eğitim kanalı olan, örgün ve yaygın eğitim programlarının yanında müzik, drama, belgesel gibi programlar da yayınlayan TRT 4 televizyon yayınları başlamıştır(Kara, 2011: 17).

 1990 yılının bahar aylarında ‘Türkiye’nin ilk özel kanalı’ (Kara, 2011: 18) önce Inter-Star sonra Star-1 adını alan kanal deneme yayınına geçmiştir. Sonbahar aylarında düzenli yayına başlamıştır. Star-1 izlenmeye başladıktan sonra, Star-1i önce Tele-on sonrasında Show TV, kanal 6, HBB, ATV, TGRT, Flaş ve Kanal D takip etmiştir(Bülend & Gültekin, 2008:152).

C.MEDYANIN ÖZEL KANALLARLA TÜRK TOPLUMSAL YAPISINA ETKİSİ
C.1 Şiddet Etkeni

Medya toplum içerisinde şiddetin artmasında ki önemli etkenlerdendir (Yücel, 2013: 18). Aile Araştırma Kurumu ve Ömer Özer tarafından yapılan araştırmalar sonucunda yayınların şiddet içerdikleri gözlemlenmiştir. Bu araştırmalardan hareketle televizyonun şiddetin yoğun olduğu bir dünya olduğunu söylemek mümkündür (Bülend & Gültekin, 2008:161-162).

Kurtlar Vadisi Ocak 2003te ülkenin önemli kanallarından Show TV’de yayınlanmaya başlamıştır. Dizinin her bölümünde bıçak ve silahla adam öldürülmekte, dizinin başkarakteri olan Polat mafyayla mücadele ederek “vatana hizmet” adına davranışlarda bulunmaktadır. Dizide cinayet rutin bir iş olarak karşımıza çıkmaktadır. Dizideki taraflar güçlerini şiddet yoluyla sunmakta ve kahramanca tavırlar şiddet yoluyla aktarılmaktadır. İzlenme oranları raporlarına göre uzun süre Türkiye’de en çok izlenen dizi olmuştur. Bazen Türkiye futbol takımlarının UEFA kupasındaki maçlarını bile geride bıraktığı zamanlar olmuştur. 25 Mart 2004 tarihinde yayınlanan dizinin bölümünün izlenme oranı 16,3 iken aynı saatte oynanan Valencia-Gençlerbirliği maçının izlenme oranı 14,3 olması bu duruma örnektir(Bülend & Gültekin, 2008: 165-168).

Kurtlar Vadisi ve benzer dizilerin toplumdaki yansımasını ise Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 14 ili kapsayan, 12-18 yaş grubundaki 1120 ilk ve orta öğretim öğrencisinin katıldığı araştırma gözler önüne sermektedir. Araştırmaya göre her 100 çocuk ve gençten 5’i kesici alet taşımaktadır. Çocukların %17,7 si “filmlerdeki karakterlere özendiği için” taşıdığını ifade etmektedir (Bülend & Gültekin, 2008: 165-168).

Dizilerdeki karakterler toplumda bireyler tarafından kendileriyle bağdaştırılarak, hayali kahramanların hareketlerinin kendi hayatlarına aktardıkları görülmekte ve bunun sonucunda toplum içindeki şiddet oranında artış olmaktadır

.
C.2 TV ve Aile

Bir toplumun birimi bireyler değil ailedir. Aile toplumların yapı taşıdır. Toplumun ekonomik, siyasi örgütlenmesinde ki birimler, kamusal alanın temel parçasıdır. Aile tıbbi, hukuki, eğitim, dini, psikiyatrik pek çok uygulamanın kesiştiği bir kurumdur. Toplumun geleceğinin belirlendiği için aileyi devletten ne ayrı “özel”, ne de mahremiyet olmasından dolayı devletin bir kurumu “kamu” niteliğiyle değerlendirebiliriz (Morley &Robins, 1997: 96-97).

Medyada yapılan yayınlar toplumun genel yapısıyla örtüşmediği takdirde toplumda olumsuz etkiler yapar. Dizilerde gösterilen aile modeliyle gerçekte olan aile modellerinin farklı olması sonucunda aileler televizyondaki ailelere benzemeye çalışmaktadırlar. Televizyondaki programlar ailelerin genel yapısına etki etmektedir. Bir haneiçinde izlenen programlar haneiçinde düşüncelerin oluşmasına, ahlaki ve kültürel değerlerdeki değişikliklere, çocukların ruh dünyasında izlerin oluşmasına, ileride kurulacak olan ailelerde yapısal farklılıklar olmasında baş etkenlerden biridir.(Kalaycı, 2010:8-9-227)

Aile içerisinde televizyondan en çok etkilenen çocuklardır (Cebeci, 1992: ). Ekonomikihtiyaçların artmasının sonucunda ailedeki iki fertte çalışmaya başlamıştır. Bunun sonucunda da çocuklar kendi hallerinde zaman geçirmekte başıboş kalmaktadırlar.Ailefertleri akşam saatlerinde bir arada bulunmakta ve bu saatte de televizyon izlendiği zaman aile içi iletişim azalmaktadır. Bu durum yeni neslin sosyalleşmesinde olumsuz etki yapmaktadır.Kendine ailesi tarafından bir yol gösterilmeyen çocuklar kendilerini kanıtlamak için uyuşturucu, esrar, sigara gibi farklı yollara kaymaktadırlar. Medya içerisinde diziler ve bazı yayınlar da bu konuda olumsuz bir yol gösterici olmaktadır.(Mora,2008)

Son yıllarda yayınlanan dizilere baktığımız da dizlerin içerisinde mafya karakterlerine yer verilmektedir(Deli Yürek, Kurtlar Vadisi, Yılan Hikâyesi, Azap Yolu…). Mafya unsurlarının dizilerde yer verilmesi çocuklarda şiddet eğilimini arttırmaktadır. Dizilerde cinsellik unsurunun ön plana çıkarılması ise henüz bu konuda bir fikri olmayan çocuklarda ayıp kavramını anlamlarını zorlaştırmakta, psikolojik izler bırakmaktadır. Cinsellikle ilgili konuşulmayan, mahrem olan konuları seyreder hale gelmişlerdir (Kara, 2011: 52-55).

C.3 Medyanın Kadına Etkisi

Medyadan en çok etkilenen gruplardan birisi de kadınlardır. Kadınlar gelecek nesil olan çocukların yetiştirilmesinde rol sahibi oldukları için ailenin etkilenmesinde önemli bir role sahip olmaktadırlar(Kara, 2011: 27).

TV çalışmayan ve evde duran kadınların arkadaşı konumuna gelmiştir. Gündüzleri ev işlerinin arasında kendi programlarını izlemektedirler. Bu saatlerde kadın programlarının ve pembe dizi olarak bilinen yayınların olması ve bu tarz programların artmasıyla çalışmayan evde olan kadınların eve ve ailelerine ayırdıkları zaman azalmış komşuluk ve arkadaşlık ilişkileri zayıflamıştır (Cebeci, 1992: 60-61).

 
Kadınlar kendilerini dizilerdeki karakterlerle özleştirmekte bu karakterlerin hareketleri topluma yön vermektedir. Çirkinken güzelleşen kadın, aptal sarışın, fettan kadın, anne olarak kadın rollerini dizilerde sıkça görmekteyiz. Bir İstanbul Masalı dizisinin Esma’sında çirkinken güzelleşen kadın, Aliye dizisindeki Leyla karakterinde fettan kadın, Bin Bir Gece dizisinde anne olarak kadın rollerine yer verilmiştir (Bülend & Gültekin, 2008: 183-184).

            C.4 Çocuk ve Çizgi Filmler

            Çocuklar öğretmen ve ebeveynlerinden çok televizyonun söylediklerini dinliyorlar. Televizyonda duyduklarına daha çok itimat ediyorlar(Anadol, 1992: 65-67). Televizyonda ki çizgi filmlerin etkisiyle aynılarını gerçekte yapmaya çalışıyorlar. Kendini Süpermen gibi balkondan atan çocukların haberleri medyada defalarca duyduğumuz haberlerdendir.

            Günümüzde 24 saat çizgi film yayını yapan kanalların olmasıyla çocuklar günün büyük bir kısmını televizyon başında çizgi film izleyerek geçirmektedirler. Çizgi filmlerin ise çocukların oyunlarına kadar girdiklerini, çocukların çizgi film kahramanlarının adlarıyla kendilerini tanıttıkları, oyun içerisinde çizgi filmlerin bölümlerini tekrar eden oyunlar oynadıkları, çizgi filmlerin içeriklerinin birçoğunda şiddet olduğu da göz önünde bulundurulursa birçok çocuk oyununun şiddet üzerine kurulduğunu söylemek mümkündür. Günün büyük bir kısmını televizyon izleyerek geçiren çocuklar anti-sosyal olarak yetişmekte, akranlar arasında iletişimlerinde eksiklik yaşamaktadırlar.

            C.5 Medya ve Eğitim

Eğitim, bireyin bilgisi, kültür seviyesinin artması; toplumun gelişmesi ve ilerlemesinin önemli bir araçtır. Günümüzde eğitimde okulların yanında TV,  bilgisayar, internet gibi teknolojilerden de faydalanılmaya çalışılmaktadır. Eğitim ve bilgi dünyası, yaygınlaşarak toplumun tamamını içine alacak şekilde genişlemiş ve sürekli ilerleme içindedir (Çavdarcı 2002: 95-100).

Televizyon geniş kitlelere ulaşmasından dolayı iyi bir eğitim aracı olarak kullanılabilir. Teknolojik gelişmeler hakkında bilgilendirmeler; çiftçiye tarımsal alanda ki yeniliklerin aktarılması; çeşitli bilgilendirme programlarıyla toplumun eğitim ve kültür seviyesi giderek artacaktır (Cebeci, 1992: 62-63).

Bunun yanında çocukların ders çalışacakları zamanı televizyon başında geçirmeleri ile ilgili araştırmalarda yapılmıştır. Kanada da yapılan bir araştırmada televizyonun kelime haznesi genel kültür yönünde olumlu; matematik, kitap okuma yönünde ise olumsuz etki yaptığı sonucuna ulaşılmıştır (Batmaz & Aksoy, 1995: 33).

Televizyonun zaman kullanımını olumsuz etkilediği için kitap okumanın önünde ki büyük engellerdendir. Türkiye’de kitap okunabilecek saatler televizyon izlemeye tercih edilmektedir (Anadol, 1992: 102).

C.6 Mahremiyet İhlali

Televizyonlar evlerin oturma odasına kurulmuş birer sahnedir. Bu sahnenin yöneticileri ise özel kanallardır. Özel kanalların yayınlarıyla evlerimizin içerisine istemediğimi kişiler de rahatlıkla gelmektedir. ABD’de zencilerin başrolde olduğu Julia dizinin yapımcısına beyazlar tarafından birçok şikâyet mektubu gitmiş, “mahallemizden uzak tuttuğumuz zencileri, mahremiyetimize alıyoruz.” Şeklinde tepkiler oluşmuştur. Bu durum televizyonların “mahremiyet ihlali” yaptığının bir kanıtıdır (Morley & Robins, 1997: 177-178).

            Diğer bir mahremiyet ihlali ise ünlülerin hayatlarının ekranlara getirilerek özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesidir. Ünlülerin arasında bu tür programlarla kendi reklamlarını yaptıklarını da düşünenler vardır. Ancak bu durum ‘Medya Etiğine’ ters düşmektedir (Kalaycı, 2010:227-232).

D. Sonuç

            Medya küreselleşen dünya ile birlikte yerelden uluslararası boyuta geçmiştir. Yerel medya ulusun değerlerine hizmet ederken, küresel medya ya da yeni medya düzeni kar ve rekabet mantığıyla çalışmakta kültürel değerlere katkı sağlamaktan ziyade önünde engel olarak algılamaktadır. Yeni medya düzeniyle Dünya “Küresel Bir Köy” haline gelmiş ve “Televizyon Coğrafyası” oluşmuştur. Medyanın yapısı ve içeriği de bu doğrultuda yapılanmıştır. Yayınlar izlenme oranlarına göre şekillenmekte, yayınların toplumun değerlerine uygun olmasından ziyade daha çok neyin izlenme amacı güdülmektedir.

            Medya şiddet içerikli yayınlarla toplumda şiddetin ve suçun artmasına neden olurken, bu yayınları izleyen yeni nesil de suça meyilli olarak yetişmektedir.Aile içerisinde bireyler birbirlerine ayıracakları zamanları ekran başında geçirmekte; komşu ziyaretlerinin yerine evde oturup televizyon izlemek tercih edilmektedir. Çalışmayan ve evde duran kadınlar günün belli bölümünü ekran başında geçirmekte, artan kadın programları da bu durumu körüklemektedir. Bunun sonucunda aile içerisinde iletişim azalmakta; komşuluk, arkadaşlık gibi sosyal ilişkiler zayıflamaktadır. Çocuklar izledikleri çocuk programlarını gerçek hayatta uygulamaya çalışmakta ve oyunlarında bunlara yer vermektedirler. Kitap okumanın yerine televizyon izlemeyi tercih etmektedirler. Çocuklar kendilerine sakıncalı programlara maruz kalmakta ve gelişimlerinde olumsuz etkiler meydana gelmektedir. Medya etiğine dikkat edilmemekte ve mahremiyet ihlali sıkça yapılmaktadır.

KAYNAKÇA
1.      Morley, D. &Robins, K. (1997), Küresel Medya Elektronik Ortamlar ve Kültürel Sınırlar (Çeviren: Emrehan Zeybekçioğlu), İstanbul: Ayrıntı Yayınları
2.      Güneş, S. (1996, Ocak), Medya ve Kültür: Sessiz Yığınların İntiharı, Ankara: Vali Yayınları
3.      Gökaliler, E. & Yalım, F. (2008, Nisan), Medya ve Cinsellik, Medya Analizleri (Editör: Ahmet Bülend & Bilgehan Gültekin), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
4.      Alem, J. (2008, Nisan), Medya ve Şiddet, Medya Analizleri (Editör: Ahmet Bülend & Bilgehan Gültekin), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
5.      Atabey, M. (2007), Cola’yı A LA Turka Satmak: Türk Rüyası, Amerikan Rüyasına Karşı, Kimlik, Medya ve Temsil: Kimlik Kurgusu ve Temsilleri Üzerine (Derleyen: Emel Baştürk Akça), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
6.      Anadol, C. (1992, Ocak), Televizyon Yayınlarının Milli Kültüre Tesirleri, İstanbul: Türkiye Milli Kültür Vakfı
7.      Cebeci, S. (1992, Mart), Büyülü Kutu Büyülenmiş Toplum, İstanbul: Şule Yayınları
8.      Kalaycı, A. R. (2010), Medya profesyonellerinin ve medyanın Aile Algısı, Ankara: T. C. Başbakanlık Aile Ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yayınları
9.      Batmaz, V. & Aksoy, A. (1995), Türkiye’de Televizyon ve Aile, Ankara: T. C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları
1.  Bahar, H. İ. (2012), Sosyalleşme, Sosyoloji(Editör: H. İbrahim Bahar) Ankara: Polis Akademisi Yayınları
11.  Mora, N. (2008). Medya ve kültürel kimlik, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 5: 1, Erişim: http://www.insanbilimleri.com
12.  Çavdarcı, M. (2002), Türkiye’de Sosyal Değerlerin Aşınması Ve Kültür Sömürgeciliği, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Isparta
13.  Sungur, Z., Karkıner  N., Güllüpınar F., Sündal F. Vd. (2012) Toplumsal Yapıyı Açıklayan Kavram ve Kuramlar, Türkiye’de Kültür ve Kültürel Değişim, Türkiye’de Aile Kurumu ve Nüfusla İlgili Sorunlar, Türkiye’de Eğitim Kurumu ve Sorunları, Türkiye’de Din, Sekülerleşme ve Toplumsal Dönüşüm,Türkiye’nin Toplumsal Yapısı(Editör: Zerrin Sungur), Anadolu Üniversitesi Yayınları, http://eogrenme.anadolu.edu.tr/eKitap/IKT307U.pdf
14.  Kara, T. (2011), Görsel Medyanın Aile Bireyleri Üzerindeki Etkisi Üzerine Bir Araştırma, TÜİK Uzmanlık Tezi, T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu, Manisa
Yücel, M. T. (2013), Adalet Psikolojisi, Ankara: Afşar Ma

2 yorum: